Bir eğitim yılının daha sonuna yaklaşmış bulunuyoruz. Gerek üniversite imtihanlarına hazırlanan lise son sınıf öğrencileri, gerekse OKS imtihanlarına hazırlanan 8. sınıf öğrencileri için eğitim yılı fiilen sona ermiş sayılır. Çünkü lise son sınıf öğrencileri, üniversite imtihanlarına daha iyi hazırlanmak niyetiyle; 8. sınıf öğrencileri de OKS hazırlığı gerekçesiyle ‘tatil’i başlatmış sayılıyor.
Ülkemizin içerisinde bulunduğu coğrafî şartlar da eğitim sistemini zorlamaktadır. Bazen ‘kar’ yağar okullar tatil edilir, bazen de ‘sıcak hava’lar okulların erken tatil edilmesini mecburî kılar. Bir de ‘tarla’ sebebiyle sınıfların boşalması var ki, bu probleme kısa sürede çare bulunacağını düşünmek zor.
Zaman zaman gazete manşetlerine de taşındığı üzere, Anadolu’nun pek çok köyünde, okullar ‘tarla takvimi’ne göre başlar ve yine ‘tarla takvimi’ne göre sona erer. Maddî imkânsızlıklar sebebiyle aileler, ‘erken’ başlayan okullara çocuklarını gönderemez. Aynı şekilde havaların ısınmasıyla birlikte tarlada çalışacak ‘çocuk’lara ve ‘yayla’ya çıkacak ‘çoban’lara da ihtiyaç duyulur. Bu sebeplerle bilhassa köy ve küçük kasaba okulları nisbeten erken boşalır.
Köylerin ve kasabaların böyle bir problemi olmasının yanında, büyük şehirlerin de başka problemleri vardır. Büyük şehirlerde eğitimi engelleyen konuların başında ‘sıcak hava’lar geliyor. Öğrencilerin dikkatinin dağılması, istense de eğitim yılının belirlenen tarihe kadar sürmesini engelliyor.
Bu yıl müsbet bir adım atıldı ve öğrencilere; arzu etmeleri halinde ‘tişört’ giyme ve ceketsiz okula gitme ve ‘kravat takmama’ kolaylığı sağlandı. Ancak; alkışlanması gereken bu karar bazı okullarca ‘istismar’ edildi ve ediliyor.
Bakanlığın attığı bu küçük adım bile öğrenci, öğretmen ve velileri sevindirdi. Çünkü yaz sıcağında kravatlı, ceketli ve ‘nizamî’ giyinen bir öğrencinin bunaltıcı sınıf şartlarında rahat etmesi mümkün değil. Ne var ki, bu adımın atılmasından memnun olmayan yöneticiler bile var. Çünkü onlara göre, bu uygulama otoritelerini sarsmış oluyor! Otoriteyi ve saygıyı sadece şekilde arayan bir anlayışla eğitim sistemimizin iyi noktalara ulaşması mümkün mü?
Müsbet yönde atılan bu adımın devamı gelmeli. Bu yıl bazı nokta uygulamalar yapıldığı üzere öğrenciler için ‘forma’ mecburiyeti mutlaka sona ermeli ve kıyafet serbestliği sağlanmalı. Yani, isteyen öğrenci kazağı ile, isteyen öğrenci tişörtü ile, isteyen öğrenci kravatlı ve ceketiyle okula gidebilmelidir. Giyimdeki ana kural ve kaideler zaten bellidir. ‘Kıyafet serbest olsun’ teklifinden, her isteyen sınırsız ölçüde istediği gibi giyinsin ya da ‘müstehcen giyinilsin’ değil. Öğrenciler, yürürlükteki kanunlar çerçevesinde, genel ahlâka uygun giyinebilmelidirler. Hemen ifade etmeye çalışalım: Bu ‘kural’lar içinde başörtüsü yasağı yer almamalıdır. Çünkü, bugün itibarıyla başörtüsü yasağı kanunsuz bir yasaktır (kanunî olsa da yanlış olurdu) ve Anayasaya da aykırıdır. Kıyafet serbestisine karşı çıkanların bir bahanesi, gerekçesi de böyle bir uygulama sonrası başörtülü öğrencilerin okullara gitme ihtimali olabilir. Ama Türkiye ve dünya gerçekleri, başörtülü öğrencilere okul yollarının kapatılmasını haklı bulmuyor ve bulmayacak.
Son dönemde alınan ‘tişört’ kararını kâra çevirmek isteyen okullar var ve çok yanlış yapıyorlar. Hemen her okul, kendi ismini bastırdığı tişörtlerin giyilmesini istiyor ki bu ‘serbest’lik anlayışına sığmaz. Millî Eğitim Bakanlığının aldığı doğru bir kararı, ticarî menfaat sebebi saymak ve öğrencileri okul ismi yazılan tişörtleri giymeye mecbur etmek; eğitimin ‘e’sine sığmaz. Okullara ‘para’ lâzımsa bunu temin etmenin başka bir yolu olmalı.
Bu uygulamalar, önümüzdeki yıllarda kıyafet serbestisini getirirse ne mutlu...
30.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|