Büyük insan idealist, idealinde fani olan insandır.
Ufku geniş, gayreti fazla bu yüksek ruhlu insanlar ender yetişirler, ama tâ çocuk yaşlardayken kendilerini o ideale kaptırır, onunla yanıp kavrulur, onunla ölüp onunla dirilirler.
İstanbul fatihi bir Sultan Fatih yetişmişse tâ çocukluğundan itibaren o duyguyla oturup o duyguyla kalkmasındandı. İlk defa İstanbul’un fethiyle ilgili hadis-i şerifi hocasından duyduğu zaman, “İnşaallah o güzel komutan ben olurum. O güzel askerler de benim askerlerim olurlar” duâsını iştiyakla söylemiş ve onun heyecanıyla dolup taşmıştı.
“Cihangirân bir devlet çıkardık bir aşiretten” diyen Namık Kemal, bu cihangirân devleti kuran kahramanların tarihini Orhan Beyden başlayarak yazmak ister, fakat “Bu iş pek kolay olacağa benzemiyor” der ve sebebini de şöyle açıklar: “O kadar şaheser sahnelerle karşılaşıyorum ki gözlerim kamaştığı gibi, ecdadın ruhlarındaki celâdetin huzurunda aczimden yerlere geçiyorum. ‘Ben hakikaten o ecdadın torunu muyum?’ suâlini naçiz şahsıma tevcih ederken elimden kalem düşüyor… Hayretim hayranlığa inkılâb ediyor” diyor ve “Geçenlerde, Fatih’in gençliğinde geçirdiği gecelerden birisini yazarken gözyaşlarını tutamadım. ‘Büyük insanlar nasıl yetişiyor?’ tablosunun karşısında bu âlemden başka âlemlere geçtim. Bu Cennet vatanı bize emanet bırakıp gidenlerin nasıl yetiştiklerini görmekle, şanlı tarihimizin ihtişamlı sayfalarından en büyük ibret ve hikmet dersini almış oldum” der ve şöyle bir sahneden söz eder:
Bir gece henüz şehzade olan Fatih’e dersini verdikten sonra odasına çekilen hocası Molla Güranî gece namazına kalktığında Fatih’in odasında ışığının yanmakta olduğunu görür. “Acaba rahatsız mı?” diye gidip kapıyı çalar. Şehzade kapıyı açar, hocası, “Hayırdır inşaallah! Neden uyumadın?” diye sorar. “Müzakere ediyordum efendim” der Fatih. “Hangi dersi müzakare ediyordun?” diye sorduğunda susar şehzade. Masasının üzerindeki kâğıtlarda bir kısım notlar ve haritaya benzer plân ve projeler gören Molla Güranî, “Bunlar nedir?” diye sorar. Bir sır olarak kalması ricasıyla, “Gönlümü ateşler içinde bırakan sır şudur: ‘Tâ Sahabe-i Kiram zamanından beri defalarca muhasara edildiği halde Kostantıniyye şehri neden fethedilemiyor? İşte bu gece beni bu saatlere kadar uykusuz bırakan mesele bu idi’ der.”1
İşte Fatih Sultan Mehmed daha genç yaştayken böyle bir idealle büyümüş, İstanbul fethinin sevdasına kapılmış, uykusuz kaldığı nice geceler fetihle ilgili plân ve projeler yapmıştı.
Demek büyük adam daha çocukluk dönemi ve genç yaşlardayken belli oluyor.
Dipnotlar:
1- Gecelerin Gündüzü, s. 267-269.
30.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|