Türkiye’de, Deniz Büyük Bölükbaşı’nın Habertürk’teki açıklamalarının ardından 1 Mart tezkeresi tartışması yeniden alevlendi ve ‘İşgalci Amerikalılarla birlikte hareket etmeyerek altın bir fırsatı kaçırdık’ diyenlerin hayıflanmaları, figanı yeniden depreşti.
The Times gazetesinin deyimiyle ‘Büyük Şeytan ile Şer Mihveri’nin Bağdat’ta Maliki’nin sofrasında buluşması Arapları çatlatmayı mı, gayrete getirmeyi mi amaçladı? Türkiye’de dinmeyen 1 Mart tezkeresi tartışmalarına mümasil Arap diyarında da ‘Irak meselesinde müstenkif kalarak ve işbirliği yapmayarak insiyatifi ve fırsatı İran’a kaptırdık’ diyenlerin varlığından geçilmiyor. Bunlardan birisi de Şarku’l Avsat gazetesinin eski yayın yönetmeni Muhammed Raşid. Şarku’l Avsat gazetesindeki yazısının başlığı manidar: Amerikalılar Irak’ı İran’a mı satıyor? Aslında bunun cevabını daha birkaç yıl önce Dışişleri Bakanları Suud El Faysal vermişti: “ABD Irak’ı işgal ederek altın bir tepsi içinde İran’a sundu’ demişti. Neoconların baştan beri tercihi Şiilerdi. Objektif şartlar bunu gerektiriyordu. Bağdat buluşmasının mesajını Muhammed Raşid şöyle okuyor: “ABD ile İran bu görüşmeyi gözlerden ve bölgeden uzak başka bir yerde de yapabilirdi. Niye bizzat Bağdat’ı seçtiler? Bunun cevabı şudur: Arapları kıskandırmak ve kışkırtmak için. Zira Araplar işbirliğine yanaşmadı. Şimdi İran’la onları yedeklemek istiyor..”
Buna mukabil, Türkiye’de dahi gûya ‘İslami’ mevkutelerde sürekli Sünni-ABD ittifakından bahsediliyor. İslâm dünyasındaki bazı kalemler gerek popülizmin gerekse kripto bazı çevrelerin esareti ve etkisi altında Tahran’ın bakış açısını yansıtıyorlar. İran’da bile bu kadar yanlı bir bakış açısı yok. Türkiye’de şöhreti kazibeyi ve dahi yarın kaygısını aşabilmiş namuslu aydın tipi kibrit-i ahmerden de ender. Bu namus meselesine bölgede olan biteni gerçek boyutlarıyla ve derinlemesine analiz edebilme becerisini eklemek lâzım. Velhasıl Muhammed Raşid bu gidişle Irak’ın gelecek 20 yıl içinde bir İran sömürgecisi ve kukla devleti olabileceğini öngörüyor. Tabii ki ABD sayesinde.
***
Bağdat’taki İran-ABD pazarlığının gösterdiği gerçek şudur: Tahran Irak’ın tapusunu istiyor. Böyle bir kanaate nasıl varıyoruz? Bunun işaretlerinden birisi Tahran’ın üçlü bir mekanizma önermesi. The Guardian gazetesi bunu şöyle yorumluyor: “ABD, İran’ın üçlü güvenlik mekanizması önerisine şüpheyle bakıyor. Zira bu, Irak’ın diğer komşuları arasında İran’ın farklı bir konuma gelmesi hatta Irak’ta Amerika kadar söz sahibi olması anlamına gelebilir. Böyle bir mekanizmanın ihdası, İran’ın Irak’ı bir kukla devlete dönüştürmek istediğini düşünen Sünnilerin kaygılarını daha da arttıracak. Yine de bu tür görüşmeler reddedilmemeli.
Tahran’la ABD ilişkilerini düzeltmeye başlasa bile İran, Irak’taki istikrarsızlığa yol açan faktörlerden yalnızca biri. İran’ı denklemden çıkarsanız bile Irak’ta direniş devam edecek..” Her ne kadar İran Kaide de dahil Şii milisleri desteklese de onun ABD ile anlaşması direnişi azaltmak bir tarafa daha da şiddetlendirme potansiyeli taşıyor. O zaman gizli durum açığa çıkacak ve tablo daha da netleşecek. İran’ın Irak üzerindeki emellerini ve ihtiraslarını göstermesi açısından Irak polis ve ordusunu eğitmesi talebi de önem taşıyor. Zaten Sünnilerin hazırlıksız yakalandığı seçimlerin ardından Şiiler hükümete gelerek devletin aygıtlarını oluşturma imkânına kavuşmuşlardı. Bundan dolayı ordu ve polis Irak’ı temsil etmekten ziyade muayyen taifeleri ya da daha yalın ifadesiyle Şiileri temsil eder duruma gelmişti. Bununla yetinmeyen Şii çevreler bir de Bedir Tugayları ve Mehdi Ordusunu tepeden tırnağa silâhlandırmışlardı. Bunlar işgalcilere karşı değil Sünnilere karşı mevzilenmişlerdi. Şimdi İran bunları eğitme ve silâhlandırma hakkını da istiyor. Belki Amerikalılar bunu vermeyecekler ama bu taleple isteklerini deklare etmiş (tescili nokta) ve meşrulaştırmış oluyorlar. Önemli olan cihet burasıdır.
***
Bu taleplerın açılımı şudur: Irak benden sorulur. Üçlü mekanizma teklifi aslında Irak’ı ABD ile paylaşma teklifidir. Bu anlamda kimi İran gazetelerine göre ilişkiler dönüm noktasındadır. Kısaca Büyük Şeytan ile Şer Ekseni’nin buluşması bu ülkeler açısından nüfuz ve iktidardan başka hiçbir kutsalın olmadığını ortaya koyuyor. ABD İran’dan milislerden ve Kaide gibi örgütlerden desteğini çekmesini isterken The Guardian buna mukabil İran’ın ABD’den Irak’taki Şii iktidar için daha fazla güvence ve destek istediğini duyurdu. Ötedenberi İran ile ABD gizli ilişkiler konusunda ustadır. İşte işin bu boyutunu da meşhur bir İranlı stratejist ve analizci tahlil ediyor. Reform yanlısı İtimad Gazetesi, “Güvensizlik duvarında delik” başlığıyla verdiği haberinde, değişik kesimden kişilerin görüşlerini aktardı. Ünlü siyasi yorumcu Sadıki Zibakelem’ın görüşüne yer veren gazete, Zibakelem’ın ağzından olayı, iki ülke ilişkilerinde bir dönüm noktası olarak değerlendiriyor. İran’da Ahmedinecad hükümeti ve diğer güç merkezleri arasında çok yakın bir ilişki olduğuna dikkat çeken Zibakelem, hükümetin bu sebeple müzakereye “evet” diyebildiğini belirtti. İran ve ABD arasında bütün çelişkilere rağmen iki ülkenin ortak çıkarları üzerinde konuşabilmelerinin önemine değinen Zibakelem, bu çıkarların azımsanmayacak kadar çok olduğunu da ifade ediyor. Örnek olarak Bosna, Afganistan krizlerini veren Zibakelem, Irak’ta da iki ülke çıkarlarının örtüştüğünü söyledi. Ne İranlılar’ın ne de ABD’lilerin Irak’ta istikrarsızlık istemediklerini ifade eden Zibakelem, bu ortak çıkarın İran-ABD ilişkileri üzerinde etkili olacağını ve müzakerelerin devam edeceğini savunuyor. Meğerse İranlılar Amerikalılarla görüşmek ve nüfuz paylaşmak için ne kadar da hevesliymişler. Aşk nefret ilişkisi böyle olur.
30.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|