Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Kısa... Kısa...



Avrupa’dan bir okurumuz:

* “Benim yakın bir dostumun beyi esrarı alışkanlık haline getirmiş, şimdi de kurtulamıyor. Kendisi inançlı olduğu halde bu illeti devamlı alıyor. Ona yardımcı olmaya çalıştık fakat iradesi yerinde olmadığından verdiği sözleri yerine getiremiyor. Psikoloğa gitti, orada da yardımcı olamadılar. Bilmek istediğimiz: Esrarın dinimizde hükmü nedir? Sigara gibi mekruh mu, yoksa alkol gibi haram mı? Çünkü kendisi esrarın kesin haram olmadığına inandığı için, zihninde bunu bırakmak zorundayım gibi bir dürtüsü de mevcut değil. Belki bunu öğrenirse onu ikna edebiliriz, en azından bırakması gerektiğini kabullenir.”

Esrar, afyon, eroin, kokain, morfin gibi uyuşturucu maddeler “müskir” yani sarhoş ediciler sınıfına girdikleri için alkollü içki hükmündedirler, yani haramdırlar.

Unutmayacağımız en önemli husus: Esrar ve uyuşturucu kullananlar, bunu bırakır ve tövbe ederlerse, Allah affeder. Kullanıcı yakınlarımıza bırakmaları ve tövbe etmeleri halinde Allah’ın affedici olduğunun mutlaka telkin edilmesinde yarar var.

Tövbe ettikten sonra bu alışkanlıktan kurtulabilmesi için ona yardımcı olmak lâzım. Bu konuda ailesinin ve yakın çevresinin onu kınamayıp, güven vermesi, cesaretlendirmesi, bırakmak yolunda günlük küçük başarılarını büyük adımlar sayarak onure etmesi yerinde olur. Diğer yandan, orada güvenilir bir uzmana başvurmakla da inşallah bu illetten kurtulabilir. Allah kolaylık versin.

***

Diyarbakır’dan okuyucumuz:

*“Erkek ölünce karısının kırk gün dışarı çıkmaması gerekir diye bir hüküm var mıdır?”

Erkek ölünce karısının dışarı çıkmaması şeklinde dinimizde mutlak bir hüküm yoktur. Duruma ve gerekçeye bağlı olarak hareket eder. Meselâ dışarıda kendisiyle ilgili güvensiz bir ortam varsa çıkmaz ya da mahremiyle çıkar. Fakat dışarıda güvensiz bir ortam yoksa çıkar.

***

Manisa’dan okuyucumuz:

*“Düşüğe isim verilir mi? Verilmeden defnedilmişse ne yapmalıdır?”

Düşük çocuğu Allah’ın kulu saymamak gibi bir lüksümüz olabilir mi? Hayır! Düşük çocuk Allah’ın kulu olmakla beraber, yarın Cennete girmek için anne ve babanın şefaatçisi de olacağı müjdelenmiştir. Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki: “Şüphesiz ben, Cennet kapısında durup girmemekte ayak direten bir düşük çocuğa varıncaya kadar, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim. Bu çocuğa ‘Cennete gir!’ denilecek. O da: ‘Ya Rabbi! Annem babam da girsin’ diyecek. Bunun üzerine, ‘Anne ve babanı da alarak Cennete gir!’ denilecektir.”2

Düşük çocuğa isim vermek konusunda Peygamber Efendimizin (asm) gerekçeli emri de vardır. Buyuruyor ki:

* “Düşük çocuklarınıza isim veriniz. Çünkü onlar ahirette sizin için yüksek dereceler hazırlamak üzere öncülerinizdir.”3

* “Düşük doğan çocuklarınıza isim veriniz. Tâ ki Allah bununla terazinizin sevap kefesini ağırlaştırır. Aksi halde, o Kıyamet Günü gelerek şöyle der: ‘Ya Rabbi! Bunlar bana isim vermeyerek benden elde edecekleri mükâfatı kaçırdılar.’”4

Anlaşılıyor ki, düşük çocuğa isim vermek sünnettir. Eğer verilmeden defnolunmuşsa, gıyabında verilebilir. Onun bir isimle anılması ona isim vermek için yeterlidir.

Duâ

Değerli okuyucumuz Aydın Zaloğlu’nun bir baba olarak oğlu için yaptığı ve bize gönderdiği duâyı buraya alıyorum. Allah duâlarını kabul buyursun.

Allah’ım!

El-Alîm ism-i şerifin hürmetine yavruma ilminden ver! El-Fettah ism-i şerifin hürmetine yavruma ilmini fethetmeyi nasip eyle! El-Kadir ve El-Muktedir ism-i şeriflerin hürmetine yavruma ilim kazanmak için güç kuvvet nasip eyle! Es-Sabur ism-i şerifin hürmetine yavruma ilim kazanırken sabır sebat ihsan eyle! El-Mukaddim ism-i şerifin hürmetine yavrumu ilimde öne çıkar. El-Cami ism-i şerifin hürmetine yavruma ilim, iman, akıl, sağlık, mutluluk, huzur, hayırlı ömür, hayırlı amel, hayırlı rızk, hayırlı eş, hayırlı iş, hayırlı evlât ihsan eyle! Âmin!

Dipnotlar:

1- Bakara Sûresi: 195

2- Camiü’s-Sağir, 3/1077

3- Camiü’s-Sağir, 3/1075

4- Camiü’s-Sağir, 3/1075

30.05.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (29.05.2007) - Dâbbetü'l-arz nedir?- 3

  (28.05.2007) - Duâlarımızın neticesi

  (27.05.2007) - Dâbbetü'l-Arz nedir?- 2

  (26.05.2007) - Dâbbetü'l-Arz nedir?- 1

  (25.05.2007) - Allah'a dostlukta unvanlar

  (24.05.2007) - Kalbin kararlılığı, rüya ve istihare

  (23.05.2007) - Muhtelif sorular

  (22.05.2007) - Kısa... Kısa...

  (21.05.2007) - Düğünlerimizde eğlence

  (20.05.2007) - Ruhun ispatı yapılır mı?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004