Eyüp Bey:
* “Dâbbetü’l-Arz nedir? Ne zaman, nasıl ve niçin çıkar? Bu konudaki rivayetler nelerdir?”
Önceki gün, dâbbetü’l-arz âyetinde bir takım bilinmeyenlerin bulunduğunu ifade etmiş ve bunları şöyle sıralamıştık:
1- Âyette, Allah’ın tahakkuk edeceğini vaad ettiği “Kavl=söz” nedir?
2- Arzdan çıkacağı haber verilen dâbbenin keyfiyeti ve niteliği nedir? Nasıl bir dâbbedir?
3- Dâbbenin konuşmasının keyfiyeti nedir? Dâbbe nasıl, kimlerle ve ne konuşacaktır?
Şimdi bu sorulara sırayla cevap arayalım:
1- Âyet, “O kavl (=söz) başlarına geldiği zaman”1 cümlesiyle başlar. Bu Allah sözünün, insanlığın tümüyle bozulup aleyhlerinde hükmün hak olduğu vakti veya “kıyamet saatini” kastettiğinde şüphe yoktur. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm) dâbbetü’l-arzı bir kıyamet alâmeti olarak haber verir.2 Buyurur ki: “Çıkacak olan kıyamet alâmetlerinden ilki, güneşin batıdan doğması ile bir kuşluk vakti insanlara karşı dâbbenin zuhurudur. Bu iki alâmetten biri diğerinden önce vaki olur. Diğeri de onun izi üzerine, hemen akabinde meydana gelir.”3
2- Dâbbetü’l-arzın keyfiyetine gelince; işte bütün merakları üzerinde toplayan ve çokça tartışılan mesele budur. Bu nasıl bir hayvandır? Niteliği ve keyfiyeti nedir?
Dâbbetü’l-arz benzeri tecellilerin insanlık tarihinde daha önce de meydana geldiğine dikkat çeken Bedîüzzaman Saîd Nursî Hazretleri, Firavun kavmine musallat olan çekirge âfâtının veya kuvvetli bir orduyla Kâbe’yi yıkmak için yollara düşen Ebrehe ordusuna musallat olan ve bir anda koca orduyu yerle bir eden ebabil kuşlarının buna misâl teşkil ettiğini kaydeder. Saîd Nursî bu canlı ve tarihî misâlleri hatırlatarak; insanların bozulmaları, her tarafta fitne ve fesadın kol gezmesi, anarşistliğin, dinsizliğin, küfür ve küfranın dünyaya tamamen hâkim olması, deccal fitnesiyle insanların bilerek, severek ve isteyerek isyana ve tuğyana girmeleri, baştan çıkmaları ve beşerin tüm bu olumsuz başkaldırılarına rağmen emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker denilen kötülüklerden sakındırma ve iyiliklere ve hayra yönlendirme çalışmalarının yapılmaması veya tamamen zaafa uğratılması üzerine, bu defa da dâbbetü’l-arzın, şer ve şirretlik içinde yüzen insanlığın ortak korkusu olarak başlarına musallat edileceğini ve şerli insanları perişan edeceğini bildirir.
Saîd Nursî’ye göre o dâbbe, tek bir şahıs değil, bir tür ve cinstir. Çünkü bir tek şahıs ne kadar büyük de olsa, her tarafta herkese yetişmez. Oysa bu dâbbe bütün fitne ve fesat ehlini perişan edecektir. Demek bu, dehşetli bir hayvan türü olacaktır. Buradan, Hazret-i Süleyman’ın (as) asasını kemiren kurtçuktan bahseden âyete intikal eden Bedîüzzaman Hazretleri, bu âyetin işaretiyle bir nev'î kurtçuklara benzeyen mikroplar, virüsler ve mikroorganizmalar cinsinden olacak o hayvanın, yani dâbbetü’l-arzın, insanların kemiklerini ağaçlar gibi kemireceğini ve vücutlarında dişlerinden tırnaklarına kadar yerleşeceğini haber verir.
3- Âyette söz konusu dâbbenin “konuşacağının” bildirilmesi, dikkatleri üzerine çeken bir diğer husustur. Bedîüzzaman’a göre bu konuşma, daha çok mesaj ağırlıklı bir konuşmadır, yani bu konuşmada söz dili değil, hâl dili kastedilmiştir. Yani bu hayvan çıkışıyla ve korkunç tahribatıyla zaten konuşmuş olacaktır. Hayvanın konuşma dili, mü’minlerin iman bereketiyle ve sefâhetlerden sakınmaları neticesinde bu dehşetli hayvandan kurtulmalarıdır. Yani fesatçıları perişan eden bu hayvan, mü’minlere zarar vermemekle hal diliyle konuşmuş olacak; Allah’ın âyetlerine inanmamalarının başlarına bu müessif olayın gelmesine yol açtığını hal diliyle bildirecektir. Doğrusunu Allah bilir.4
Cenâb-ı Hak ümmet-i Muhammed’i (asm) âhir zaman fitnesinden muhafaza buyursun. Âmin.
Duâ
Ey Şeddadları kahreyleyen! Ey Nemrutları perişan eyleyen! Ey Firavunları gark eyleyen! Ey Karunları helâk eyleyen! Ey cebbarları hükmüne ram Eyleyen! Ey Mütekebbir-i Müteâl! Dinimizi, dünyamızı, malımızı, canımızı, vatanımızı, milletimizi ve bütün İslâm beldelerini zalimlerin, cebbarların, deccalların, fitnecilerin, düşmanların şerrinden koru! İslâma ve Müslümanlara yardım et! Âmin!
Dipnotlar:
1- Neml Sûresi, 27/82
2- Müslim, Îmân, 249; Müslim, Fiten, 39
3- Müslim, Fiten, 118
4- Said Nursî, Şuâlar, s. 511
29.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|