Eyüp Bey:
*“Dâbbetü’l-Arz nedir? Ne zaman, nasıl ve niçin çıkar? Bu konudaki rivâyetler nelerdir?”
Dabbetü’l-arz kavramına girmeden evvel, teklif sırrını kavramamız gerekiyor. Teklif sırrı; teklifin ve kabulün, tamamen hür iradeye bağlı olarak yapılması esasıdır ve bütün hak dinlerde korunmuştur. Yani Cenâb-ı Hak dinini bütün insanlığa teklif eder. Bunun için peygamberlerini tebliğci olarak gönderir. Peygamberler delil ve burhan gösterirler, dinin hakkaniyetini ve doğruluğunu ispat ederler, fakat kabulü, imanı ve teslimi insanların kendi iradelerine bırakırlar. İnsanlığa dini kabul hususunda icbar ve zor kullanmazlar. Çünkü esas olan içten kabuldür, hasbî imandır, samimiyetle teslimiyettir. Bir takım kehanetlere dayalı bir teslimiyet, makbul ve muteber değildir. Dolayısıyla dabbetü’l-arzı teklif sırrına zarar verecek bir boyutta ve biçimde beklemek gerçeklerle örtüşmez.
Bedîüzzaman Saîd Nursî Hazretlerinin de ifade ettiği gibi, gelecekle ilgili haberler müteşâbih, örtülü, kapalı, yoruma açık ve doğru yorumlamaya muhtaç bir üslûp içinde bildirilmiştir. Çünkü bunlar nihayet nazarî meselelerdir, tamamen teferruattır, alabildiğine detaydır. Böyle teferruat meseleler apaçık cümlelerle bildirilmez; şayet bildirilmişse, bildirildiği gibi çıkacağı beklenmez. O açık ifadelerin, bir takım gaybî haberleri insanların zihinlerine yaklaştırmak için birer temsil ve teşbih olmak üzere söylendiği düşünülür ve teklif sırrına uygun biçimde tevil edilir. Hakikatı ise Allah’ın ilmine ve iradesine bırakılır. İlmin ve realitelerin izzeti bunu gerektirir.1
Bir defa Kur’ân, yeryüzünün yürüyen bütün canlılarına “dâbbe” diyor. Kanaatimizce, önce şu dâbbe kelimesinin gizeminden ve esrarından bir kurtulmamız lâzım. İşte örnekler:
“…Allah’ın gökten indirip yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü dâbbeyi (canlıyı) yeryüzünde yaymasında, rüzgârları ve yerle gök arasında emre amade duran bulutları döndürmesinde, düşünen kimseler için (Allah’ın kudretini gösteren) deliller vardır.”2
“Yerde yürüyen dâbbeler (canlılar) ve kanatlarıyla uçan kuşlardan ne varsa, hepsi ancak sizin emsaliniz topluluklardır (türlerdir).”3
“Yeryüzünde yaşayan hiçbir dâbbe yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın!”4
“Hiçbir dâbbe yoktur ki Allah ona el koymamış olsun!”5
“Göklerde ve yerde dâbbe (canlı) ve melek adına ne varsa hepsi büyüklük taslamaksızın Allah’a secde ederler.” (Dikkat: Secde âyetidir)6
“Allah insanları haksızlıklarından ötürü yakalayacak olsaydı, yeryüzünde tek bir dâbbe bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süreleri dolunca onu ne bir saat geciktirebilirler, ne de öne alabilirler.”7
“Nice dâbbeler vardır ki, rızklarını kendileri elde edemezler. Onların da, sizin de rızklarınızı Allah verir. Allah işitir ve bilir.”8
“Allah gökleri gördüğünüz gibi direksiz yaratmış, sizi sarsmasın diye yere de ulu dağlar koymuş ve orada her türlü dâbbeyi (canlıyı) yaymıştır. Gökten su indirip orada bitkileri çifti çift (erkekli dişili) faydalı bir biçimde yarattık.”9
“Gökleri, yeri ve o ikisinde yaydığı her bir dâbbeyi yaratması Allah’ın varlığının delillerindendir. O dileyince bunları bir araya toplamaya da kadirdir.”10
“Ey insanlar! Sizin yaratılmanızda ve her bir dâbbenin yeryüzünde yayılmasında kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır.”11
Biz bu örnekleri, Kur’ân’ın canlılar için çok sık kullandığı “dâbbe” kelimesinin esrarından kurtularak, sağlıklı düşünmemize daha çok yarayacağını düşünerek verdik.
İnşallah yarın devam edeceğiz.
Duâ
Ey Vedud olan Allah’ım! Bize Senin sevgine mazhar olacak amel nasip eyle!
Bize Seni sevmeyi, Seni seven kimseyi sevmeyi, Senin sevgine ulaştıran ameli sevmeyi kolaylaştır! Senin sevgini bana kendimden, insanlardan, dünyadan ve her şeyden daha değerli kıl! Âmin!
Dipnotlar: 1- Saîd Nursî, Şuâlar, s. 498 2-Bakara Sûresi, 2/164 3- En’âm Sûresi, 6/38 4-Hûd Sûresi, 11/6 5-Hûd Sûresi, 11/56 6- Nahl Sûresi, 16/49 7- Nahl Sûresi, 16/61; Kezâ bakınız: Fâtır Sûresi, 35/45 8- Ankebût Sûresi, 29/60 9- Lokman Sûresi, 31/10 10- Şûrâ Sûresi, 42/29 11- Câsiye Sûresi, 45/4
26.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|