Başbakanın son açıklamaları ve bilâhare terör zirvesinden sonra yayınlanan bildiri, hükümetin terör meselesinde nihayet kontrol ve inisiyatifi ele aldığına mı işaret ediyor?
Ortaya çıkan görüntü, ilk bakışta öyle olduğunu gösteriyor gibi. Bilhassa terör zirvesinin ardından yapılan açıklamada hükümet-TSK uyumunun vurgulanıp terörle mücadelenin hukuk ve demokrasi içinde yürütüleceğinin ifade edilmesi, son günlerde oluşan bulanık, sisli ve kasvetli havayı dağıtacak nitelikte görünüyor.
Kuzey Irak operasyonunun görünür bir gelecekte söz konusu olmadığının anlaşılması da.
Terör zirvesinden bu yönde bir sinyal çıkmadığı gibi, Başbakanın böyle bir harekâtı, diğer bütün yollar denendikten sonra başvurulacak en son seçenek olarak niteleyip, evvelâ içerideki teröristlerin halledilmesi gereğinin altını çizmesi ve ayrıca Kuzey Irak’ı kast ederek “Niçin seçim sürecini sıkıntıya sokacak adımlar atalım?” diye sorması, bu sonucu getirmekte.
Anlaşılan, önümüzdeki günlerde Irak Başbakanının Türkiye’ye davet edilmesi dahil, diplomatik temaslara ağırlık verilirken, askerin içerideki operasyonlara yoğunlaşması söz konusu.
Nitekim Başbakanın askere verdiği talimatın iç operasyonlarla mı ilgili olduğu yönündeki soruyu doğrulaması da bunu gösteriyor.
Öte yandan, şehit cenazelerini istismar edenler hakkında hukuk yollarını işletme sinyalleri ve TV kanallarındaki provokatif konuşmalarıyla terör meselesinin hükümete karşı bir psikolojik harekât unsuru olarak kullanıldığı izlenimi uyandıran bazı emekli paşalara Başbakanın verdiği reaksiyon da önemli.
Bütün bunlar, hayli gecikmiş de olsa, beklenen ve olması gereken bir irade ve inisiyatifin nihayet ortaya konulduğunu düşündürmekte.
Ama netlik kazanması gereken hususlar var.
Bunlardan biri, Kuzey Irak’a operasyonla ilgili olarak Genelkurmay Başkanının konuyu 12 Nisan’dan bu yana vurgulu ifadelerle gündeme taşıyıp son beyanlarında Barzani ve ABD ile çatışma riskini de telâffuz ettiği bilinirken, gelinen nokta askerin bu ısrarından vazgeçerek siyasî iradeye boyun eğdiği anlamına mı geliyor, yoksa işin içerisinde daha başka işler mi var?
Erdoğan, “Kısa süre önce komutanlarıma ‘İhtiyacınız olup da vermediğimiz birşey var mı?’ dedim. ‘Hayır’ dediler. Araç, para, yetki; ne istiyorlarsa yaptık” diyor. 12 Eylül öncesinde dönemin Başbakanı Demirel’in de komutanlarla bu tür diyalogları olduğunu ve sonrasında ne gibi gelişmeler yaşandığını biliyoruz...
Bu arada, iç operasyonlarda yoğunlaşılırken yeni yetki taleplerinin gündeme geldiğine ilişkin kulis bilgileri var. Bunların, bağlı kalınacağına söz verilen demokrasi ve hukuk ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı bir diğer soru işareti.
Ve nihayet, Başbakanın çağrısı dikkat çekici. Medya temsilcilerine “Yardımlarınızı istiyorum” diye seslenen Erdoğan, sivil toplum kuruluşlarına ve partilere “Hep birlikte ulusal bir ortak platform oluşturalım” çağrısında bulunuyor.
İlk bakışta teröre karşı böyle bir dayanışma çağrısı normal görülebilir. Ama eşzamanlı olarak, iç içe geçmiş şekilde süren diğer tartışmalar da dikkate alındığında, hükümetin destek arayışını terör üzerinden dile getirmesi ilginç...
14.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|