İktidar partisinin aylarca direndikten, hattâ bir ara erken seçim taleplerini “vatan hainliği” olarak niteledikten sonra, son gelişmeler üzerine mecbur kalarak Meclise getirip muhalefetin de desteğiyle karar çıkardığı seçimin yapılacağı güne, bugün itibarıyla sadece 50 gün var.
Ama bakıyoruz, 22 Temmuz tarihinin kesinleştiği andan itibaren sür’atle seçim takvimini belirleyip ilân eden ve bu takvim çerçevesinde çalışmalarını sürdüren Yüksek Seçim Kurulu dışında, seçim havasına kimse girebilmiş değil.
Bilhassa, seçimle birinci dereceden ilgili olmaları gereken siyasî partilerde hiç o hava yok.
Ve bunun iç içe geçmiş değişik sebepleri var.
Bunların başında, “baskın seçim”e dönüşen seçim kararının, özellikle iddia sahibi partilerin iki ayağını bir papuca sokmuş olması geliyor.
En başta AKP, iş işten geçtikten sonra akıl ettiği cumhurbaşkanını halka seçtirme dahil bazı düzenlemeleri Meclis tatile girmeden sonuçlandırma telâşıyla 22 Temmuz’a yoğunlaşamadı.
Bu telâşın, “İki sandık olacak mı, olmayacak mı?” sualiyle dile getirilen istifham başta olmak üzere bir dizi belirsizliği gündeme taşıması ve dahası, AKP’nin anayasa paketindeki ısrarının yeni gerginliklere yol açacağı endişeleri, seçime yönelik hazırlıkların ciddî anlamda önünü kesti.
“AKP kapatılacak mı?” söylentilerinin yol açtığı tedirginlik alttan alta işlerken, Kuzey Irak operasyonuyla ilgili spekülasyonların tırmandırılması ise 22 Temmuz’da seçimin yapılamayabileceği gibi bir tereddüdü de güçlendiriyor.
Buna, 4 Haziran’da aday listelerinin kesinleşmesinden sonra, listelere giremeyen küskün milletvekillerinin isyanı gibi, evvelki seçimlerden alışık ve aşina olduğumuz atraksiyonlar da eklenirse sürpriz olmaz.
Öte yandan, muhalefet cenahındaki birleşme ve seçim işbirliği çalışmaları da, şu âna kadar seçim havasına girmelerine engel olan bir başka faktör. Nitekim DYP ve ANAP’ın öncelikli gündemi, DP çatısı altında birleşme muamelelerini tamamlamak. CHP ve DSP ise seçim işbirliği gibi daha pratik bir yöntemde anlaştıkları ve SHP de bu işbirliğine destek amacıyla seçime girmeme kararı aldığı için şimdilik daha rahat ve havaya daha hızlı girmiş görünüyorlar.
Ama yine de genel tablo, seçimin birinci derecedeki aktörleri konumunda bulunan partilerin hâlâ seçim havasına giremedikleri yönünde.
AKP’nin Sivas ve CHP-DSP’nin Mersin mitingleri, belki yavaş yavaş havanın ısınmaya başlayacağının işaretleri olabilir. Ama belirsizliklerin hâlâ kalkmamış olması, ciddî bir siyasî hareketlenmenin önünü kesmeye devam ediyor.
Partilerin durumu bu olunca, seçim gibi en kritik bir konuda dahi mâlûm sebeplerden kaynaklanan tutukluk aşılamayınca, medya ve kamuoyu da bir türlü seçim atmosferine giremiyor.
Bakalım, önümüzdeki günlerde bu tutukluk aşılabilecek ve partiler 22 Temmuz’a konsantre olup seçim kampanyaları için start vererek gerçek bir demokratik yarışı başlatabilecekler mi?
27 Nisan’dan bu yana yaşananlar, böyle bir yarışı çok zorlaştıran tortu ve izler bıraktı. Bunların temizlenmesi, siyasetin bu yarışa demokrasi ortak paydasında dayanışmayı esas alan ve demokratik işleyişe her türlü müdahaleyi reddeden bir anlayışla girmesini gerekli kılıyor.
01.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|