Baba devletten, hizmetçi devlete
Devlet baba veya baba devlet.
Yıllardır bu milletin tam demokrasiye ulaşması yolunda ciddî engellerden birisi bu tâbirdir. Bir başka deyişle bu tabirin uygulanış şeklidir.
Devlet Baba!..
İlk bakışta kulağa hoş geliyor bu tabir.
Hatta Osmanlı zamanında uygulanış şekline bakılırsa güzel neticeler de vermiş. Zira bu tabir Osmanlı tarafından en az hata ile uygulanmış. Devlet o zaman tam bir baba olmuş. Şefkatli, âdil, evlatlarına eşit davranmaya çalışan bir baba. Dinden, kültürden, toplumdan aldığı terbiye ile evlatlarının rahatını düşünen, onların düşünce ve temâyüllerini dikkate alan bir baba olmuş, Osmanlı.
Evet, aile içinde baba şefkatli ve adaletli olduğu zaman aile huzur bulur. Bilhassa çocuklarının kabiliyet ve yeteneklerini keşfedip, onları doğru yönlendiren, onları ilerletmeye çalışan, onlara her zaman destek olan bir baba olursa aile daha ileriye gider ve huzurla birlikte ailede müspet gelişmeler yaşanır.
Ama baba böyle bir baba değilse, dediğim dedik bir pozisyonda ise, baskı ve tehdit ile aileyi yönetmeye kalkışırsa o zaman o ailede huzurdan söz etmek mümkün değildir. Hatta bazen olur ki babanın zulmünden kaçmak için aile dağılır.
İşte bunun gibi bizim ülkemizdeki devlet bürokrasisi ‘Devlet Baba’ zihniyetinden kendini tam olarak kurtarabilmiş değil. Hâlâ ‘Devletin sahibi benim’ diyor. Hâlâ benim dediğim dedik zihniyeti ile hareket ediyor. Kamusal alan, kamu dışı alan gibi sun’î duvarlarla milleti kamplara ayırmaya çalışıyor.
İşte bu yanlış ve hatalı ‘Baba Devlet’ zihniyetinden bir an önce kurtulmak gerekiyor. Bu noktada en büyük görev hiç kuşkusuz Demokratlara düşüyor.
Bakın, Bediüzzaman Hazretleri bu konuda nasıl bir tanım ve teşhis yapıyor:
“Halbuki, İslâmiyetin bir kanun-u esasîsi olan, hadis-i şerifte ‘Seyyidü’l-kavmi hâdimühum’ (Milletin efendisi, onlara hizmet edendir) yani, ‘Memuriyet, emirlik ise, reislik değil, millete bir hizmetkârlıktır.’ Demokratlık, hürriyet-i vicdan, İslâmiyetin bu kanun-u esasîsine dayanabilir. Çünkü kuvvet kanunda olmazsa şahsa geçer. İstibdad, mutlak keyfî olur.” (Emirdağ Lahikası, s. 386)
İlginç bir tanım değil mi?
Belki bu ifade yıllarca baba devlet veya devlet baba tabirlerine alışmış bir düşünceye ters gelebilir. Ama demokratikleşme yolunda en ciddi problemlerden biri bu zihniyettir. Bürokrasinin bir ağa zihniyeti ile hareket etmesi yani.
Şimdilerde bir seçime gidiyoruz.
Topluma verilecek en önemli mesajlardan birisi de tam olarak ‘Baba devletten, hizmetçi devlete’ geçiş mesajıdır.
Evet bu devlet, hizmetçi olmalıdır. Madem demokrasilerde hâkim olan millettir ve millet bu hâkimiyetini Meclise seçtiği vekilleri yolu ile kullanmaktadır. Öyle ise devlete hâkim olan, milletin kalbi hükmündeki Meclis olmalıdır.
Başta Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlar Kurulu olmak üzere tüm askerî, mülkî ve idarî bürokrasi, yargı ve diğer devlet kurumları milletin hizmetinde olmalı. Millete hizmetçi olmalıdır.
Baba belki dayatmada bulunabilir, ama hizmetçinin hiçbir dayatmada bulunmaya hakkı yoktur. Çünkü hizmetçidir. İşte tüm devlet kurumlarımız millete hizmet etmek için hareket etseler, o zaman demokrasi yolunda ciddi bir engel aşılacak demektir.
Dikkat ediniz!.. Ülkemizde demokrasinin ilerleyememesinin en önemli sebebi devlet bürokrasisinin ‘Ben bilirim, ben devletin sahibiyim, ben korurum vs’ mantığı ile hâlâ baskıcı baba rollerini oynamaya devam etmesidir.
Demek ki demokrasinin gelişmesi için ‘Baba devletten, hizmetçi devlete’ sür’atli bir geçiş lâzım. Bu konuda 22 Temmuz sonrasındaki yeni Meclise büyük görev düşüyor. Bilhassa Demokratlara.
|