28 Şubat sürecinden sonra Hasan Cemal’in deyimiyle Türkiye dipsiz kuyuya düşünce birileri ve özellikle yazarlar tevbe etmişlerdi. 27 Nisan’da refleksleri yeniden nüksetti ve tevbelerini bozdular.
Yalamalar tevbe etse ne olur, etmese ne olur! Tevbeleri dikiş tutmuyor. Bunlara uslanmazlar desek yeridir. Bu sürekli tevbe bozanlardan birisi de Karanlıklar Prensi Richard Perle. Zaten sık sık ülkemizi ziyaret eden ve ‘Türkiye bizden sorulur’ havalarında gezen Richard Perle, Bilderberg toplantısı sebebiyle yine ülkemize uğradı. Bilindiği gibi Avni Özgürel’in Zincirbozan filmine göre 12 Eylül darbesinin arkasında bu karanlık adam vardı. Irak’ın işgalinin mimarlığını da Wolfowitz’le birlikte o yaptı. Bir de Triumvira’nın üçüncü ayağı olan Douglas Feith’i saymazsak... İçlerinde en kıt zekâlısı o olsa gerek. Dalton Neoconların Avarel’i de oydu. Bundan dolayı en erken o gitti. Sonra Wolfowitz’in zekâsının keskinliğini de Dünya Bankası sınavı sırasında gördük. Aman ne zekiymiş! Galiba Bush gibi bunlar toptan kıt zekâlılar. Zira temsil ettikleri Neocon ideolojisiyle zekâvet birarada gitmez. Onların ideolojisiyle birlikte zekâ birarada barınamaz. Birbirini iterler. Demekki bunların hepsi moron. Ve Perle ile birlikte Bilderberg toplantısı için ülkemize gelmesi beklenen Wolfowitz de Dünya Bankası’nı çiftliği gibi yönetmeye kalkınca altı pirelendi ve kendisini kurumun başından attı. Ve suçu basına yükledi. ‘Beni yıkan basın oldu’ dedi.
Aynı şeyleri yapsa da içlerinde en zekisi Kissinger. Kendisini gizlemesini beceriyor. Karda gider izini belli etmez. Bakın Richard Perle aylar öncesinde pişman olduğunu duyurmuştu. Ama şimdi yine kırık plağa geri döndü. Kısmî yenilenme seçimleri arefesinde Vanity Fair dergisine konuşan eski Pentagon danışmanı Richard Perle ile birlikte Michael Rubin ve Bush’un eski konuşma yazarı David Frum şu yorumu yapmıştı: “Irak’ta gördüğümüz şiddetin boyutu gerçekten korku verici. Kötülüğün bu boyuta ulaşacağımı tahmin edemedik. Bugün bulunduğumuz noktayı görebilseydik Saddam tehdidine karşı başka stratejiler düşünmeyi önerirdik. Ancak bir sorumlu aranacaksa bu Başkan Bush olmalıdır... ”
***
Bakın bu pişmanlık üzerinden henüz bir yıl geçmemiş. Adam, The Guardian gazetesine ‘Pişman olacak bir şey yapmadım ki’ diyor. Pes doğrusu. Bu adamlar resmen nifak içinde. Wolfowitz skandal ayyuka çıkmasına rağmen istifa etmemek için sonuna kadar direnmişti. Adeta koltuğuna mıhlanmıştı. Bunlar atanmış adamlar. Yüzsüzler ve pişkinler. Meşrû yoldan gelmedikleri gibi meşrû yoldan da gitmesini bilmiyorlar. Ve Bilderberg gediklileri arasında bu ayıplı kadro var. Dünyanın dengesini bozanlar bunlar. Ve şimdi İstanbul’da İran’a muhtemel bir darbenin veya pazarlığın yollarını müzakere ediyorlar. Hiç pişmanlık duymayan ama Amerika’yı sendelettiklerinde geri adım atar gibi gözüken Perle şimdi de gider ayak Bush’un İran’ı vurmasını istiyor. İran’ın vurulmasının ahlakî normlara ters olmadığını söylüyor. Tam tersine Irak’ın vurulmasına karşı çıkanları ‘ahlâksızlar’ diye tanımlamıştı.
Bereket İran konusunda o kadar keskin konuşmuyor. Bush gibi bir maşayı zor bulurlar. Varken bir kereye mahsus daha kullansınlar. Ama İran’a yönelttikleri suçlamayı aynen kendileri Irak’ta yapıyorlar. Sözgelimi İran’ın Kaide de olmak üzere Şii milislerini silâhlandırdığını iddia ediyorlar. Hatta bazı gazetelere göre İran şimdi Taliban’ı bile dolaylı olarak silâhlandırıyor. Bunlar İran’ın yöntemlerine yabancı şeyler değil. İran, milletvekili Ahmet Tavakoli’nin de dediği gibi yapar. “İmam Humeyni’nin dediği gibi Amerika Büyük Şeytan’dır. Buna karşın eğer yararlıysa ve şartlar gerektiriyorsa insan şeytanla da konuşabilmeli...”
Müzakerenin sonunda işbirliği yoksa niye konuşsun? İran’ın fotoğrafı bu. Lakin İran Şii milisleri silâhlandırıyorsa Amerikan güçleri de PKK gibi yasadışı ve terörist örgütlere aynı muameleyi yapmıyor mu? Demek ki sistem ayrı, yöntem aynı. Ve ABD bunu her yerde yapıyor. Sözgelimi, SPLA adıyla bilinen Güney Sudan Ordusunu’nu da tepeden tırnağa kadar silâhlandırdığı ve neredeyse Sudan ordusuna eşit imkânlara sahip kıldığı söyleniyor.
***
Perle, Vanity Fair’e yaptığı tevbeyi bozarak bütün suçun Tommy Franks’da olduğunu söylüyor. O savaş sonrasını kötü idare etmiş. Moron suçlamasından da sahasını aklayarak bu suçlamayı aynen Franks’a yıkıyor.
Gelelim İstanbul toplantısına. Gazetecilerden Cengiz Çandar ile Mehmet Ali Birand’ın katılacakları ifade ediliyor. Yine geçen yıl bir sürprize konu olan Fehmi Koru’nun da katılımcılardan olduğu yazıldı. Ancak bazı gazetelere göre Koru bu yıl imtina etmiş. Bu hususta April Yayınları’ndan çıkan ‘Klüp Bilderberg’ adıyla yayınlanan kitabın sahibi Kanadalı gazeteci Daniel Estulin diyor ki; “Eğer umut vaat eden yeni bir muhalefet ya da cumhurbaşkanı adayınız varsa, mutlaka orada olacaktır!”
Ona göre, geçen yıl sürpriz biçimde davet edilen Fehmi Koru, yine davetli, ama sadece örgüt için vitrin makyajı! Erol Bilbilik ve Daniel Estulin’in tespitleri aynı. O halde, Fehmi Koru, Bilderberg toplantısına ‘zurnanın son deliği’ olmamak için mi katılmadı dersiniz? Yoksa Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand’la aynı seviyede kabul mü görmedi? Her neyse o dehlizleri onlar daha iyi biliyor.
01.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|