“Ya Resûlallah! Sana on iki Havarinin İsa’ya (a.s.) biat ettiği gibi bîat ediyorum.”
Bu sözleri İkinci Akabe Biatında Ensardan Abdullah bin Revaha (r.a.) Peygamberimize (a.s.m.) karşı söylüyordu.
Kur’ân-ı Kerim, Havarilerin İsa Aleyhisselâma şöyle dediklerinden söz eder: “Îsâ, Yahudilerin inkârda ısrarlarını ve ihânetlerini hissedince, ‘Allah yoluna dâvette benim yardımcılarım kimdir?’ dedi. Havâriler de ‘Allah’ın dinine yardımcılar biziz,’ dediler. ‘Biz Allah’a îmân ettik. Sen de şâhit ol ki biz gerçekten Müslümanlarız.
“Ey Rabbimiz! Biz indirdiğin kitaba inandık ve peygambere uyduk. Sen de bizi, Senin birliğine ve peygamberinin doğruluğuna şâhitlik edenlerle beraber yaz.”1
Havariler her hususta Hz. İsa’ya yardımcı oldukları gibi Abdullah bin Revaha da bu sözleriyle en güç şartlarda bile Resûlullah’la beraber olacağını; onu canıyla, malıyla koruyacağını ifade ediyordu.
Abdullah bin Revaha’nın Resûlullah’a teslimiyet ve itaati bir başkaydı. Birgün mescide gittiğinde Resûlullah’ın minberde konuşmakta olduğunu gördü. Tam içeri gireceği sırada Resûlullah’ın (a.s.m.) Ashabına, “Oturun!” dediğini duydu. Hemen oracıkta yere çöküverdi. Efendimiz (a.s.m.) konuşmasını bitirinceye kadar orada kaldı. Konuşmasını bitirince Sahabe, Hz. Abdullah’ın Efendimizin (a.s.m.) “Oturun!” emrini duyar duymaz, mescidin dışında yere çöküverdiğini söylediklerinde Efendimiz (a.s.m.) onun teslimiyet ve itaatinden dolayı memnuniyetini dile getirmiş, “Allah, Kendisine ve Peygamberine karşı itaatini arttırsın”2 diye duâ etmişti.
Resûlullaha (a.s.m.) bütün gönlüyle teslim olan Hz. Abdullah, ömrünü şehadetle noktalayıncaya kadar bu duygudan ayrılmadı. Son anda kendini dünyaya davet eden nefsiyle giriştiği mücadelede sırtını yere çaptı, bu konuda ümmet-i Muhammed’e güzel bir örnek sundu.
Resûlullah’tan (a.s.m.) öğrendiklerini başkalarına da duyurma şevk ve gayreti içinde yaşayan bu teslimiyet timsâli büyük insan birgün arkadaşlarıyla oturmuş, tatlı tatlı sohbet etmekteydi. Resûlullah (a.s.m.) onları bu halde görünce geldi, yanlarına oturdu ve “Siz öyle kimselersiniz ki, Cenâb-ı Hak yanınızda oturmamı bana emretti” buyurdu ve sonra da Kehf Sûresi’nin, “Rablerinin rızâsını dileyerek sabah akşam Ona duâ edenlerle beraber sabır ve sebât et” meâlindeki, 28. âyetini okudu. Getirdikleri tesbih, hamd ve tekbirleri anında sayıları kadar meleklerin gelip aynı kelimeleri tekrarladıklarını müjdeledi.
Dipnotlar:
1- Âl-i İmran Sûresi: 52-53.
2- Hayatü’s-Sahabe, 1:288-289.
01.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|