Üzerinden bir haftayı aşkın bir süre geçmesine rağmen “lisede namaz” tartışması hâlâ devam ediyor. Ve bu tartışma, laiklik anlayışının netleşmesi açısından son derece önemli.
Bir kısım medyanın bu olaya bakışı, birilerinin saplanıp kaldıkları ve bir türlü içinden çıkamadıkları kör noktayı bir kez daha açığa vurdu.
Hışımla “Ne demek devlet lisesinde toplu namaza izin vermek?“ diye soran Hürriyet Genel Yayın Yönetmeninin “Benim bölücülük dediğim şey işte tam bu ” diyerek kestirip atması bu saplantının tipik tezahürlerinden biri. (1.6.07)
(Bir defa, İslâmî literatürde “toplu namaz” diye bir kavram yok. Cemaatle namaz var. Ama olayda öyle birşey yok. Görüntülerdeki kızlar, namazlarını ayrı ayrı kılıyorlar. “Devlet lisesinde toplu namaza izin” verilmesini bölücülük olarak niteleyen bir kafayı ise Allah’a havale edelim.)
Vatan Başyazarının “Okullar dinî yerler değildir, kamu alanıdır” içtihadı da tuhaf. (2.6.07)
Kamusal alan diye başlayan bir tartışmanın, evvelce Cumhuriyet gazetesinde Ali Dündar imzasıyla çıkan bir yazıda yer alan “Diyanet bir devrim kuruluşudur, camiler de tıpkı diğer devlet kurumları gibi kamu alanlarıdır” iddiasına (10.10.06) kadar uzanması ve bu mantıkla işin “Kamu alanında ibadet olmaz, o halde camide de namaz kılınamaz” gibi son derece abuk bir noktaya vardırılması herhalde pek şaşırtıcı olmazdı.
Gerçi şimdilik iş oraya götürülmedi, ama Diyanet İşleri Başkan Yardımcılarından Mehmet Görmez’in sözleri, çok ciddî bir sıkıntıyı açığa vurur nitelikte.
Bir taraftan “Batıda bazı okulların içinde küçük kiliseler var” diyen Görmez, diğer taraftan “Türkiye’de hemen her okulun yanı başında camiler olduğu için, isteyen öğrenci boş vaktinde namazını camide kılabilir” diyerek, (Ruhat Mengi, Vatan, 2.6.07) “Okulda namaz olmaz” iddiasındakilere dolaylı destek veriyor.
Ardından da, öğrencilere “Kılamadığınız namazları kaza edebilirsiniz, bazı vakitleri birleştirebilirsiniz” gibisinden tavsiyelerde bulunuyor.
Bu tavsiyeler ancak zaruret hallerinde başvurulabilecek ruhsatlar. Peki, tartışılan olayda ne gibi bir zaruret hali var? O zaruret haline yol açan yasağa cesaretle karşı çıkmak ve öğrencilerin namazlarını vaktinde kılabilmelerini mümkün kılacak pratik ve insanî tedbirler alınmasını istemek yerine, böyle dolambaçlı yollarla yasakçı zihniyeti desteklemenin bir izahı var mı?
Deniyor ki, her okulun yanı başında cami var. Gerçekten öyle mi? Hiç sanmıyoruz. Ayrıca, teneffüslerde bile okul dışına çıkmalarına izin verilmeyen çocuklar nasıl camiye gidecek?
Ya olayda yanlış bir uygulama olmadığını söyleyip “Din ve vicdan özgürlüğü var” diyen İstanbul Millî Eğitim Müdürü Ata Özer’e atfen çıkan “Okul ibadet yeri değildir, namaz kılmak yasaktır. Okulda hiçbir şart altında mescit açılamaz” (Vatan, 31.5.07) sözlerine ne demeli?
Peki, olayla ilgili olarak savcılığın Tevhid-i Tedrisat ile Tekke ve Zaviyeler Kanunlarına muhalefet ve görevi kötüye kullanma iddiasıyla soruşturma başlattığına dair haberler neyin nesi?
İşin bir garip tarafı, yapılanları “namaz düşmanlığı” olarak nitelemenin de mâlûm cenahı çok kızdırması. Hem vuruyorlar, hem de “Ne vuruyorsun?” diye bir kavga daha çıkarıyorlar!
09.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|