Bugün “vatandaşlık görevi”ni yerine getirmek için sandık başındayız. Sandık herkesin eşitlendiği bir platform. Zengin ile fakir, başbakan ile köylü sandık başında eşit muamele görür ve herkesin bir oyu vardır.
Yaklaşık 43 milyon seçmen bugün sandığa giderek, yeni vekillerini seçecek. Yeni vekillerle birlikte yeni başbakan, bakanlar, sonrasında da cumhurbaşkanı seçilecek. Birkaç ay sonra da tekrar sandığa giderek cumhurbaşkanını halkın seçmesi ve seçimlerin 4 yılda bir yapılmasını sağlayacak referandum için oy kullanılacak.
Bu akşam saat 21.00’den sonra da yapılan çalışmaların neticesi alınacak. Yarın Türkiye’de yeni konular tartışılacak. Sürprizlerin beklendiği seçimden sonra yeni hükümet formülleri, cumhurbaşkanlığı ve Meclis başkanlığı seçimlerini konuşacağız. Yani yarın gündemimiz farklı olacak. Ümidimiz birkaç aydır yaşanan zıtlaşmaların ve kutuplaşmaların bugünden itibaren son bulmasıdır. Çünkü, seçimler demokrasinin bayramıdır. Bu yüzden de bu seçimin bayram coşkusu içinde geçmesi için herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Özetle, demokrasi kazanmalıdır…
***
Ankara’dan yazınca çoğu zaman “siyasî” yazıyoruz. Ancak bugün siyasî yorum yazmak “seçim yasaklarına” girdiği için, farklı bir konuda yazmak istiyorum.
Geçtiğimiz günlerde bir ağabeyimiz büromuzu ziyaretinde bir fıkra anlattı. Sizinle paylaşmak istiyorum. Hoca sokaktan geçerken, bir talebesinin pantolonunu dizlerine kadar sıvamış ve çamur içinde tepindiğini görür. Yanına yaklaşır ve sorar:
“Evlâdım ne yapıyorsun?”
Talebesi, “Kerpiç yapıyorum hocam. Ne yaparsın fani dünya işte” der.
“Tamam anladık kerpiç yapıyorsun da aynı zamanda niye sallanıyorsun. Ayrıca sırtındaki de ne?” diye soran hocasına talebesi cevap verir:
“Hocam sırtımdaki yoğurdu sallayarak ayran yapıyorum. Ne yaparsın fani dünya işte” diye cevap verir.
Hoca, tekrar “Peki, kerpici, yoğurdu anladık da, bu arada elinde boş durmuyor” deyince talebesi elindeki kirmanı göstererek cevap verir:
“Kirman eğirerek ip yapıyorum, bundan da çorap, kazak yapılıyor. Ne yaparsın hocam fani dünya işte” diyence hoca dördüncü sorusunu da sorar:
“Kerpici, yoğurdu, elindeki kirmanı anladıkta, ağzında boş durmuyor.”
Talebesi buna da cevabını verir: “Ne yapayım hocam, bir komşumuz parayla bir ‘Yasin oku’ dedi, onu okuyorum. Ne yaparsın işte fani dünya” deyince Hoca sinirlenir,
“Hep fani dünya için çalışıyorsun senin hiç mi baki dünyan için yaptığın bir şey yok” der ve oradan uzaklaşır…
***
Dünya işlerine dalındığında, ahiret hayatı unutuluyor.
Cumhurbaşkanı seçimleri, Anayasa Mahkemesinin 367 kararı, seçimler, Kuzey Irak’a asker gönderip göndermeme gibi işlerin yanında, daha çok para nasıl kazanırım, bir ev daha nasıl alırım. Arabamın modelini nasıl yükseltirim gibi meşgalelerle ebedî âlem unutulabiliyor. Halbuki, bu dünyanın geçici, asıl olanın ahiret hayatı olduğunu unutmadan, ebedî alem için görevlerimizi yapmamız gerekir.
İmtihan dünyasında yaşıyoruz ve bu yüzden de ahiret için çalışmamız gerekiyor.
Bediüzzaman’ın şu sözü ne kadar güzel anlatır bu durumu: “Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme…” (Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nuriye, s. 110)
Evet, dünya telâşı içinde ahireti hiç unutmamak lâzımdır.
Hep fani dünya için değil, asıl baki dünya için çalışmamız gerektiğini hatırımızdan çıkarmadan…
22.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|