Vaktiyle Dondurmam Gaymak için, “İşleri güçleri gırgır, sadece konuşuyorlar. Neymiş, bir dondurmacı ve abuk sabuk konuşmalar eşliğinde giden aksiyonsuz bir film…” diye söylenen arkadaşıma sürekli silâhların konuştuğu, dövüşlerin had safhada olduğu ve insan hayatının gelişmiş teknolojinin sağladığı özel efektler içinde neredeyse hiçe indirilip aksiyon içinde değersizleştiği filmlerin etkisinde kaldığını söyledimse de dinletememiştim. İsterdim ki, Ege’nin küçük bir kasabasında geçen küçük bir esnafın ve onu çevreleyen çekirdek çevre insanların arasında geçen çok sayıda ödül alan bu filmde, ekrana taşınan canlı ve dinamik bir kültürel olguyu fark etsin.
Dondurmam Gaymak filmini irdeleme niyetinde değilim. Zaten şimdiye kadar da hatırı sayılır eleştiriler yapıldığından, filmi değerli kılan bir etmen olan halk deyimleri eşliğinde çerçevesi çizilen anlayışın ne denli tatlı ve değerli olduğudur beni ilgilendiren. Bence Dondurmam Gaymak filminin beğenilme sebeplerinden en büyüğü de oyuncuların günlük yerel şiveyle yaptıkları diyaloglardır. Çünkü bir dilin söz varlığının güçlü olduğunun en büyük delillerinden bir tanesi de halk arasında söylenegelen mecazlı kalıplaşmış sözlerdir ki, hayır duâ ve bedduâlar da bunlardan bir tanesidir. Hâl böyle olunca, dilimizin bir zenginliği olan hayır duâ ve bedduâlara değinmek yerinde olacaktır.
Elbette Anadolu ağızlarında geçen ve çokça bilinen “Allah analı babalı büyütsün, hayırlı bir ömür sürsün” gibi kalıp sözlere değil de, daha az bilinen, duyduğumuzda gönlümüz ve dimağımıza hoş gelebilecek kalıp sözlere yer vermek niyetindeyim. Söz gelimi yeni doğan çocuk için söylenen “Ağız tadıyla büyütesin” bunlardan birisidir. Evlenen kız için, “Allah bahtından güldürsün” sözü de yine bu güzel sözlerden bir tanesidir. Ölenin yakınları için söylenen, “Allah Fadime (Hz. Fatma) ana sabrı versin, Allah iman Kur’ân nasip etsin, Allah genç ölümü vermesin” de yine ilginç olanlardan. Fakat bir zamanlar pek de övülmeyenler için söylenen, “Toprağı bol olsun” sözünün şimdilerde olumlu anlamda kullanılması da başka bir ilginç ayrıntı.
Bunun yanında, alçakgönüllülüğün göstergesi sayılan, “Sizden iyi olmasın, söylemesi ayıp” gibi kurulan kalıp sözlere de değinmekte fayda var. Ayrıca kişinin çok yaşaması dileğini belirten, “Ak sakal tarayasın. Allah seni dallı budaklı ede. Sakalın göbeğine gele. Yedi oğlan ile bir sofraya oturasın. Kızınla oba ol, oğlunla köy ol. Allah sana kara kaşlı kara gözlü gelin nasip etsin. Ömrün uzun olsun, düğünün güzün olsun. Tabutumun altına giresin” gibi güzel hayır duâların yanında, “Allah ambarının dibini göstermesin. Ayağın göl, başın pınar olsun. Allah akıl şaşkını, köşe düşkünü etmesin. Ateşin, çıran sönmeye” gibi iyi dilek göstergesi sözler de mecazlı anlatımın güzel numuneleridir.
Öte yandan çokça ilginç bedduâlarımız var ki, anlatım gücü açısından parmak ısırtır. Meselâ kişinin ölümünü isteyen “Ayıbını yer örtsün. Boynuna boz ip çözüle. Kara yer yerin olsun, cehennem dibin olsun. Sakalın teneşirde yıkana. Dar sokaklarda bol bıçaklara rastlayasıca. Eğri saplı bıçak, gerdanına uğrasın. Güneşli havada yıldırım çarpsın. Her parçan bir kurdun ağzında kala. Ölün duvar diplerinde kalsın” gibi sözler, duyguların anlatım gücü ve zenginliği açısından oldukça etkileyici ve farklı. Bununla birlikte meselâ bir kıza edilebilecek, “Beşik dibinde oturmayasın, ninni demiyesin. Eline kına yakamayıp da başına duvak örtemeyesice. Kınalı parmak sıkama. Kör kişiye nikâhsız, dul kişiye duvaksız gidesin” gibi dudak uçuklatan bedduâlar bir yana, bir erkek için, “Yiğit iken yıkılasın, dal iken devrilesin. Kısmetin tavşanın belinde ola, kovalayıp tutamayasın. Yakanı bitler, paranı itler yiye” şeklinde söylenen bedduaların yanında bir de, “Allah cami gibi dert, minare gibi fitil versin. Ölmeyesin, yitmeyesin, yılan gibi dilin çıkarıp sürünesin. Ovaya gitsin, sel alsın; tepeye gitsin, yel alsın.” gibi çeşitli beddualar çok ilginç bir hayal örgüsü içinde, insanın yaşadığı psikolojiyi en etkili biçimde karşıdakine aktaran san’atlı birer örneklerdir.
Gerek yazılı ve gerekse de sözlü olarak bir dili etkili bir şekilde kullanmak için, bünyesine yerleşmiş kalıp sözleri iyice bilmek ve bu konuda ciddî bir kültür birikimine sahip olmak, dikkat edilmesi gereken ilk husustur. Özellikle de yazıyla ucundan kıyısından ilgilenenlerin toplumun kültür dokusuna yerleşmiş bu ve benzeri kalıp sözleri bilecek ve kullanabilecek birikimi ilgili yazılı ürünlerden sağlaması şarttır.
Not:
Bu yazıda kullanılan örnek kalıp sözler, Doğan Aksan’a ait “Türkçe’nin Gücü” kitabından alınmıştır.
22.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|