Bir hatıra
Bir hatırayı geçmiş tarihlerde gazetelerden okumuş, not almıştım. Aynen aktarıyorum.
1960 İhtilâlinde harbiye öğrencisi olan, daha sonra albaylığa yükselen F.Ö. isimli bir albay anlatıyor:
“1960’da harbiye öğrencisiydik. İhtilâlde başımızda bir binbaşı ile evrak tesbitine götürüldük. Üzerinde ‘Başvekil Adnan Menderes’ yazılı bir levha olan kapının önündeyiz. Arkadaşın birinin omuz darbesiyle kapı açıldı. Arama yapıyoruz. Bir ara makam masasından yere bir şey düştü. Baktım bir Kur’ân-ı Kerim. Tüylerim diken diken oldu. Hemen kitabı ve dolapta gördüğüm Menderes’e ait kıravat ve beyaz bir mendili, kimseye göstermeden aldım. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
“Sonra Menderes, harbiyede mahkûm iken, biz de kapıda nöbetçiyiz. O derece eziyet ve sıkıntı çekmiş ki, bir harbiye öğrencisini dahi görür görmez hemen ayağa kalkarak, ceketinin önünü düğmeleyip esas duruşa geçiyor. Nöbetçi iken yanına gittim. O asil ve kibar lisanıyla bana dedi ki:
“‘Buyurun evlâdım, bir emriniz mi var?’
“O pırıl pırıl çehre, devamlı gülen yüz, bir gül gibi solmuş. Elmacık kemikleri belli olacak derecede zayıflamış, yanakları çökmüştü. Ben ondan daha fazla esas duruşa geçip, hüzünlü ve mahçup cevap verdim.
“‘Asla efendim! Emir değil, bir durumu size arz etmeye geldim.’
“‘Buyur, seni dinliyorum evlâdım!’
“‘Efendim, odanızda yapılan aramada sizin bir Kur’ân-ı Kerim’iniz ile kıravat ve mendilinizi alıp muhafaza ettim. Bunları size takdim edebilirim.’
“Dudakları titredi, çukurlanmış gözlerinde damlalar belirdi. Ve koskoca Adnan Menderes, boynuma sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlayarak dedi ki:
“‘Evlâdım, onları sana hediye ediyorum. Ananın ak sütü gibi helâl olsun. Yalnız sizden istirhamım, bizim evden okumam için bana bir tane Kur’ân-ı Kerim getirebilir misin?’
“‘Derhal efendim’ dedim, çamaşır vs. içinde bir de Kur’ân-ı Kerim getirdim. Ağlayarak çok duâ etti bana.”
Ey ehl-i iman! Gelecek maddî ve manevî musibetlerden muhafaza olmamız, yukarıda anlatılan acılara bir daha dûçâr olmamamız için dikkatli olalım, duâ edelim.
|