Yarın sandık başına gidiyoruz. Yaz aylarının en sıcak günlerinde yapılan seçim çalışmalarının neticesi yarın akşam belli olacak. Aylardır yükselen meydanların tansiyonu düşerken, tansiyon sandığın açılmasını bekleyen partilerde yükselecek. Millet sandığa giderek hem hükümet modelini hem de 11. Cumhurbaşkanını belirleyecek.
Geçtiğimiz hafta iyice sertleşen, hatta hakarete varan tartışmalarda siyasetçiler son kozlarını oynadılar. Son mesajlar da bugün verilecek ve yarın akşam saat 21.00 beklenecek… Bu saatten sonra bazıları hüsrana uğrayacak -istifasını verenler dahi olacak- anketlere kananlar en son sözün milletin sözü olduğunu görecek. Siyaset mühendisleri seçim kampanyalarında yaptıkları koalisyon hesaplarının tutmadığını, millet adına hesaplar yapılamayacağını izleyecek. Bazıları ise çalışmasının semeresini alacak. Yani, Türkiye Pazartesi günü farklı şeyleri tartışıyor olacak.
***
Millet seçim meydanlarında hangi partilerin eski alışkanlıklarını sürdüreceklerini, hangilerinin ise meselelerine çözüm üreten söylemleri dillendirdiklerini ve samimiyetini gördü.
Cumhurbaşkanlığı konusunda başta “uzlaşma” aramayanlar, uzlaşmayı ağızlarına aldılar. Hükümet olduklarında terörist başını idamdan kurtaranlar, meydanda yağlı urganlar attılar. Seçimden önce politikasını “uzlaşmama” ve “kargaşa” üzerine kuranlar bu yüzlerini tekrar gösterdiler. Millet “uzlaşma” diyenlerin seçimden sonra da bu tavırlarını göstereceklerini ibretle izledi.
“İbret” demişken bu hafta içinde yaşanan ibretlik bir olaydan bahsetmek gerekir. Bu olay Cumhuriyet gazetesinin, ulusalcıların ve siyaset mühendislerinin parlatmaya çalıştığı MHP’nin gerçek yüzünü de ortaya koydu. MHP yönetiminin parti vitrinine yerleştirdiği isimlerin başında gelen emekli Büyükelçi Gündüz Aktan’ın dinî konularda ileri sürdüğü çarpık fikirler bu kesimin gerçek kimliğini ortaya çıkardı. Başörtüsüne sataştı, ‘Kur’ân’ın bazı âyetlerinin artık hükmü geçerli değildir” deme cüretini dahi gösterdi.
Bazı eski MHP’liler bu açıklamaları kınasalar da, parti yönetiminden tepki gelmemesi “sükût ikrardan gelir” atasözünü hatırlatıyor. Kaldı ki, geçmiş seçimlerde de meşhur savcı Nusret Demiral, “Ezan Türkçe okunsun!” dememişmiydi. O sözden sonra bu partiyi bara altına atan millet, bunu da gördü ve cevabını yarın verecek.
* * *
Seçim kampanyaları sırasında oluşturulan “kazanan da belli, kaybeden de” havasının ne kadar gerçekçi olduğu yarın anlaşılacak. Bu havayı yayanların geçmişte olduğu gibi “sürpriz”le karşılaşma ihtimali ise çok yüksek görülüyor.
Şimdi söz sırası millette. Millet yarın kararını verirken, kavgaya, gerilime, zıtlaşmaya, kutuplaşmaya, ipten medet umanlara, kör dövüşü yapanlara, yani milletin sorunlarını çözmek yerine sen-ben kavgası yapanlara değil; uzlaşmaya, kardeşliğe, huzura, terörsüz günlere, başta insan hakları, özgürlükler, din ve vicdan hürriyetini temin edecek, velhasıl meselesine çözüm getireceğine inandığı misyona oyunu vererek, “sürpriz”ini gösterecek.
Yarın artık seçim öncesinde ve seçim sırasında yaşanan karışıklıklara, kavgalara, seviyesiz tartışmalara, karşılıklı restleşmelere karşı “Yeter artık karar milletin…” denilecek.
Yarın herkes susacak, millet konuşacak. Milletin kararından sonra da herkes bu karara saygı göstermek durumunda kalacak.
Burada esas olan, herkesin demokrasinin önemli göstergelerinden birisi olan sandığa gidip oyunu kullanarak demokrasiye sahip çıkmasıdır. Düne kadar kararsızların oranı yüksekti. Bu kararsızlığı bırakıp oylar kullanılmalı ki, sonra şikâyet edilebilmeli. Çünkü, son pişmanlık fayda etmez.
Sandığa gidin ki, demokrasi kazansın… Haydi hayırlısı…
21.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|