İnternet, cep telefonları ve bilgisayarlarla birlikte hayatımıza yeni bir kavram girdi. Sanallık. Bu âlemde insanların bilinçlerini, varlıklarını dumura uğratan bir şey vardı. Çok sinsi ve sessizce varlığımızı azar azar kemiren bir kene gibi. Bu kavramla ve bu kavramı ortaya çıkaran yaşam biçimiyle birlikte, artık eşyanın kullanılma ve algılanma biçimi de yer değiştirdi. Zihinler her şeyin sanallaşabileceğini kabul etti. Aşkın, sevginin, hayallerin, beklentilerin, arzuların ve dahası mutluluğun…
Yapay beklentilerle şekillenen ruhlar ve beyinler de yapay ilişkiler geliştirmeye başladılar. Varlıklarına dokunmayan ve görünmelerini engelleyen bir âlemin içinde olduklarını sanarak,—ki bu sanma ciddî anlamda bir kendini inkâr ediş ve bunu bile fark edememe hâli—her türlü ilişkiyi meşrûlaştırdılar.
Sanallık kavramının içinde kendi gerçekliğini öğüten bir insanlık. Yüreğini nerede ısıtacak? Hazzın ilâhlaştırıldığı ve ilişkilerin böylesine yapaylaştığı, sanallık denilen gerçekliğin de hayatı varsayıma indirgediği bir ortamda yüreğimizin neresine tutunarak ayağa kalkacağız? Ya da çocuklarımızın, bu sanallık duygusuna karşı yüreğini nasıl koruyacak ve eşyanın hakikî varlığını okumalarını nasıl sağlayacağız? Yapay bir hayatın ve toplumun acılarını şimdiden çekmeye başladık. İleride çocuklarımız çok daha derinden yaşayacak bu acıları.
Aşkı, vefayı, sevinci, sevgiyi, mutluluğu tuşlarda tatmasın çocuklarımız. Sanal sanmasın tüm bunları, varlığının hakikatini de bu sanal duygusunun içinde yitirmesin.
Eşyanın hakikati ve isimleri sadece Âdem’e öğretildi ve âdemoğlu eşyaya sorumlu kılındı. Mülk ve melekût cihetiyle eşyayı algılayıp, yorumlayabilen ve bu okumayla ebediyetin kapılarında yüreğini tanıyabilen tek varlık insan. Eşyanın anlamları, varlığın sonsuz boyutundan yansıyan tüm varlıkların hakikati öylesine derin ve boyutsuz ki, insanoğlu da bu derinliği anlayabilecek kabiliyetteki tek varlık.
Bu gerçekliği çocuklarımızın yüreğine de işlemeliyiz. Çünkü onların bu dünyadaki yolculuklarında ebedî hayatlarını şekillendirecek olan bizden başkası değil. Onların varlığı algılamalarında en büyük oluşumu zihinlerinde yer ettirecek kişiler bizleriz.
14.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|