Tahrip kolaydır. Özellikle çocukların saf ve temiz beyinlerini teknolojinin son ürünleri ile yıkamak son derece kolaylaştı. Tunus’ta şahit olduğum bir manzara tahribatın ne derece fütursuzca işlendiğini ortaya koyuyor. Benzerlerini ülkemizde de görebileceğimiz bu olayları fark edebildiğimiz takdirde çocuklarımızı canavar ruhlu tahribatçıların elinden bir nebze olsun kurtarabiliriz.
Tunus televizyonunda bir çizgi filmde çocuklar Fransızca müzik eşliğinde dans ediyorlar. Müziğin sözlerini anlayamadığım halde dine ve dindarlara alenen hakaret edildiği anlaşılıyor. Zira çocuklar dans ederken devamlı surette Müslüman özelliklerini taşıyan bir kişi ile alay ediyorlar. Bu adamın başında takke var ve alnında secde izi belli oluyor.
Aynen eski Türk filmlerinde yer verilen katı kalpli imamlar gibi bu kişi de çocuklara çok kötü davranıyor. Filmin başından sonuna kadar bu adamla alay edilerek çocukların bilinçaltına, din adamlarının ve İslâmî kimliği öne çıkmış kişilerin kötü birer insan oldukları işlenmeye çalışılıyor.
Elbette, bu çizgi film birçok okuyucu için sürpriz değil. Bunun benzerlerini bizim televizyonlarımız defalarca yayınlıyor. Zaten yazının amacı çocuklarımızı bu tip zararlı yayınlardan korumak ve ebeveynleri dikkatli olmaya çağırmaktır.
Ben çocuğumu imam hatip lisesine gönderdim veya falanca Kur’ân kursuna müracaat ettim demek yeterli değildir. Bir kere buralardaki öğretmenlerin dinî yaşayış ve eğitim bilinci nasıl? Pedagojik formasyonları yani çocukların seviyelerine inebilmeleri yeterli mi? Bunun üzerinde biraz durmak istiyorum.
Askerde iken bir husus dikkatimi çekmişti. İmam hatip kökenli askerlerin tamamına yakın bir kısmı namazlarını kılmıyordu. Diyeceksiniz ki “Peki, diğer okul kökenliler kılıyor mu?” Maalesef doğru, diğerleri de dinin direği olan namazı aksatıyorlar lâkin bunlar hiç olmazsa eğitimini aldıkları ve ne derece önemli bir husus olduklarını bildikleri halde gereğini yapmıyorlar. İşin acı verici olan tarafı burada.
Bir gün çavuşluk sınavında imam hatip kökenli bir askere kolaylık olsun diye genel kültür sorusu olarak namazın farzlarını sordum. Aklımca kolayca cevap vereceğini düşünüp sınavında yüksek not verecektim. Fakat gariban asker donup kaldı. Kopya verdim, birkaç tanesini saydım, fakat bir türlü doğru cevap veremiyordu. Sınavdan geçerli not verebilmek için başka birkaç soru daha sordum. Allah’tan onları bildi de sınavından geçerli notu aldı.
Bu olaydan sonra imam hatip kökenli askerleri takip etmeye başladım. Ne yazık ki ibadetlerinde hemen hemen tamamının ilgisiz olduklarını müşahede ettim. Bu hususu açıkça bazılarına da sordum. Namazın önemini bildiklerini fakat uygulamada tembel davrandıklarını itiraf ettiler. Birçoğu öğrenci iken kendilerine bu konuda baskıcı davranıldığını hatta bu yüzden dayak yediğini söyleyenler oldu.
Aklıma bir çocuğun “Baba bak üstüme bu kadar çok gelme, namazımı kılarım ama okumam” demesi geldi. Yani şefkatli yaklaşmazsanız aksülamel yapar. Baskı ve zorlamalar ile bu iş olmaz. Sevdirmek zorundayız.
Bendeki kanaat şudur. Başta ebeveynler olarak eğitim sorumluluğu taşıyan kişiler çocuklarımıza yeterli ilgiyi göstermiyorlar. Din düşmanları ellerindeki her türlü imkânı dinden uzaklaştırma adına kullandıkları ve tahrip etmenin kolay, tamir etmenin zor olduğunu bildikleri gibi bunu her fırsatta gerçekleştiriyorlar. Bizler ise çocuklarımızın ebedî hayatlarının tehlikeye girdiğini gördüğümüz halde işimizden gücümüzden zaman ayırmaya fırsat bulamıyoruz.
Yukarıda sadece bir örneğini sunduğum çizgi filmlerden kat kat beteri saf ve temiz olan genç zihinleri bulandırmaya devam etmektedirler. Bu kadar büyük tahribata karşı uyanık olmak hiç olmazsa tahribatın etkilerini azaltmak için gayret etmek gereklidir. Eğer hastalığın teşhisini iyi yaparsak tedavisi daha kolay olacaktır.
Her şeyden önce dinimizi iyi öğretmek zorundayız. Bunun kolayı var. Risâle-i Nur Külliyatı ve bunun şerhleri olan kitaplar önümüzde duruyor. Sadece bunları oku deyip geçmeden çocuklarımıza zaman ayırarak ahirzaman hastalıklarına çare olabiliriz.
Şimdi seçim zamanı. Kendisini dindar gören bir çok kişi mangalda kül bırakmıyor. Siyasetle, politika ile gençlerimizin kurtulacağına inanan bir yığın insan var. Bence boşa kürek çekiliyor. Bu zamanda fitnelere karşı salt siyasetle başarı elde edilemez. Eğitimle öğretimle bu büyük yangın söndürülebilir. Bunun için zamanımızın bir bölümünü ayırmak mecburiyetindeyiz.
Bu iş için zamanımı ayırırsam maişetimden kesilir diyenler kendilerini aldatıyorlar. Siyasete ayırdıkları zamanın yarısını çocuklarına ayırsalar tahribat büyük ölçüde önlenecektir. Atalarımızın güzel bir sözü ile yazıma son vermek istiyorum.
Su uyur, düşman uyumaz…
02.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|