Kavram karmaşasının yaşandığı günümüzde “İslâmî feminizm” tabiriyle de mutlaka bir yerlerde karşılaşmışsınızdır.
Asr-ı Saadetten aktaracağım bir sahne, günümüzde kullanılan bu kavramın sıhhatini de ortaya koyar mahiyette.
Asr-ı Saadette, Kur’ân’ın nuru ve Peygamberimizin (a.s.m.) mesajlarına bütün benlikleriyle yönelen Sahabe hanımlar, rızayı İlâhiyi hep hayatlarının merkezine yerleştirdiler. Onların dünyasında “takva” üstünlük noktası olarak yer etti.
İlginçtir, bir defasında Peygamberimizin (a.s.m.) hanımlarından Ümmü Seleme, Resulullah’a, erkeklerin cihada gitmelerine karşılık kadınların gidemediğinden yakınarak “Ne olurdu, biz de erkek olsaydık!” diye dertlendi.
Bu sözler şu âyetin inmesine sebep oldu: “Allah’ın bazınızı bazınız üzerine üstün kıldığı şey için haset etmeyin. Erkek için kazandığından bir pay olduğu gibi, kadın için de kazandığı şeyden bir hisse vardır. Allah’ın fazlını isteyin.” (Nisa Sûresi, 32.)
Feminizm İslam’la alâkası olmayan bir akım. İslâmın ise feminizme ihtiyacı yok. Kadın hakları zaten en mükemmel şekilde dinimizde verilmiş. “İslâmî feminizm” tabiri ise tıpkı anlamı gibi bir ucube!
Ücretli muhabbet!
Bediüzzaman Hazretleri Avrupa medeniyetini değerlendirirken iki gruba ayırır: “Birinci ve ikinci Avrupa…”
“Avrupa ikidir. Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa’ya hitap etmiyorum. Belki, felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitap ediyorum.” (Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, s. 119)
Bu tesbit de Batıdan…
“Birinci Avrupa”ya mensup düşünen bir insandan, Marc Orel’den… Sözü okuduğumda Bediüzzaman Hazretlerinin “ücretli muhabbet, resmî muhabbet” tabirlerini çağrıştırdığı için aktarmak istedim…
“Birisinin sana karşı vefasızlığını veya nankörlüğünü ayıpladığın vakit kendine kızmalısın. Zira iyilik ettiğin kimsenin sadakat göstereceğine bel bağladınsa, hata etmişsin demektir. Mademki, insanlara iyilik etmiş bulunuyorsun, daha ne istersin, yetmez mi bu sana? Bir iyiliğe karşılık beklemek, gözün görmek, ayağın yürümek için ücret istemesine benzer.”
Duâ taneleri…
Kireçlenme, yaş ilerledikçe ortaya çıkan rahatsızlıkların en çok rastlananlarından bir tanesi. Uzun zamandır görmediğim yengeme sağlığını soruyorum, kireçlenmeden muzdarip olduğunu anlatıyor. Doktorunun parmaklarındaki kireçlenme için ona tavsiye ettiği pratik reçeteyi öğrenmek ister misiniz: Tesbih çekmek…
Tesbihi ister parmak eklemlerinizi sayarak, ister doksan dokuzluk ipe geçirilmiş taneciklerle çekin neticede parmak eklemleriniz için en güzel egzersiz…
Şüphesiz, egzersiz olduğu için tespih çekiyor değiliz. Rabbimizi tesbih etmek, bizi Ona yakınlaştıracak en güzel vesilelerden bir tanesi… Ama ibadetlerin dünya hayatına yönelik hikmetleri olduğu da aşikâr bir hakikat…
Bu da onlardan bir tanesi işte…
01.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|