Camilerimiz, hayatımızın bir parçası. Aynı zamanda ibadet mekânları ve ‘ümmet’in buluştuğu, kaynaştığı, eğitim yuvaları. Camilerimizi sadece ‘namaz kılınan yer’ olarak görmek yanıltıcı olur. Son yıllarda belki bu yönde bir anlayış yaygınlaşma emaresi gösteriyor; ancak camilerin fonksiyonunu sadece bununla sınırlamak doğru değil.
“Namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmaz” misali, camilerimizin bu fonksiyonundan habersiz olanlar başka maksatlarla camileri gündeme taşırlar. Bazen Türkiye’deki camilerin sayısının fazla olduğundan, bazen de buralarda toplanan ‘yardım’lar gündeme getirilir. Son günlerde bazı ‘vekil imam-hatip’lerin ‘bombacı/mayıncı’ oldukları şeklindeki açıklamalara da şahit olmuştuk.
Her meslekte ‘çürük’ler olabildiği gibi, ‘imam-hatip’ler arasında da bunun olması muhtemeldir. Bir hadiseden yola çıkılarak, genelleme yapmak ve bütün meslek mensuplarını töhmet altında bırakmak elbette doğru değildir. Bu iddia dillendirildikten sonra açıklama yapan Diyanet İşleri Başkanlığı, bahsedilen hadisede ‘vekil imam hatip’lerin olmadığını beyan etti.
Bursa’daki bir caminin yakınında asılan ‘müstehcen afiş’e, cemaatin haklı olarak tepki göstermesini de medya diline dolamış. (Hürriyet, 30 Haziran 2007)
Habere göre, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki Şeyh Müftü Camii yakınındaki ‘pano’ya asılan müstehcen/açık saçık afişe tepki gösteren cemaat, “(Resmi görünce) Abdestimiz kaçıyor” demişler. Sözkonusu afişin hele hele cami yakınına asılması tepkiyi hak ediyor. Ancak gazete, hadiseyi ‘sulandırmak’ için cemaatin abdestinin kaçtığını ileri sürdüğünü iddia edilmiş. “Müstehcen afiş” abdest bozmaz, ama daha da önemlisi ahlâk ve huzur bozar. Böyle çirkin afişlerin, neredeyse cami köşelerine kadar yanaşmasına engel olunmalıdır.
Bu ve benzeri müstehcen afişlerin bilhassa cami yakınlarına asılmasını kimse ‘hürriyet/özgürlük’le açıklamaya çalışmasın. Çünkü bu hürriyet değil, nefsin arzularına esir olmak demektir. İnsanlar, “Abdullah/ Allah’ın kulu” olduğunu hiç bir zaman unutmamalıdırlar. Bir ibadet mekânının yakınına bu afişleri asmak, kastın değilse bile cehaletin göstergesidir.
Bakınız, Türkiye’de ‘cami duvarları’ müstehcen afişlerle kirletilmek istenirken Amerika’da neler oluyor: “Marie Claire dergisinin yaptığı bir araştırmaya göre, ABD’de 12-18 yaş arası her 6 genç kızdan biri, evlenmeden önce hiç kimseyle cinsel ilişkiye girmeyeceğine dair babasıyla sözleşme yapıyor. (...) ABC Televizyonu’nun web sitesindeki habere göre L.W., bu genç kızlardan yalnızca biri. Evleninceye kadar nişanlısıyla öpüşmeyi dahi reddeden L., ‘Flört etmek, erkeklerle gece bir yerlere çıkmak, ayrılmak gibi kavramlardan hoşlanmıyorum (...)” diyerek bu yeni sözleşme trendini mantıklı bulduğunu belirtiyor. Sözleşme imzalayan kızların yüzde 90’ının sözleşmeye sadık kalması bir başka ilginç istatistik olarak ortaya çıkıyor.” (Hürriyet, 30 Haziran 2007)
Bugün evlilik öncesi hayat ile ilgili olarak “İslâmın emrine uyma” noktasına gelen insanlık, “müstehcenlik” konusunda da aynı noktaya gelecek inşallah. Çünkü İslâm, fıtrat dinidir.
01.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|