Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) 1960 ihtilâlinden sonra 1961 yılında özel yasayla TSK mensuplarının yardımlaşma ve emeklilik fonu olarak kurulmuş. Başlangıçtaki kaynakları; muvazzaf subay ve astsubayların maaşlarından yapılan kesintilerden meydana gelmiş. Aradan yıllar geçip, köprülerin altından çok sular akınca OYAK, Türkiye’nin en büyük holdinglerinden biri haline geldi ve ekonomide etkisini arttırdı.
OYAK’ın bankacılık sektörüne girmesi ise 12 Eylül 1980 ihtilâli sonralarına, 1984 yılına rastlıyor. Bir yabancı bankanın İstanbul Şubesinin hizmete açılmasıyla OYAK, bankacılık sektörüne el atmış. 1994 yılında ise OYAK, Türk Boston Bank AŞ’nin hisselerinin tamamına sahip olmuş. Grup daha sonra İrlanda’da Oyak European Finance Plc’i satın almış. 1996 yılında da Almanya’da faaliyet gösteren Oyak Anker Bank GmbH satın alınmış. (Zaman, 20 Haziran 2007)
Bankacılık sahasında 2001 yılına kadar ‘az şube’ ile yoluna devam eden OYAK Holding, o tarihte Sümerbank’ı sadece 36 bin dolara satın almış. 2007’ye geldiğimizde ise ‘milli’ olmakla övünen banka, Hollandalı ING Grup’a 2.7 milyar dolara satılmış durumda. (Fiilî satış, gerekli izinlerin alınmasından sonra gerçekleşebilecek.)
Oyakbank’ın ‘yabancı’ bir bankaya satılması tartışılıyor. Ancak asıl tartışılması gereken OYAK’ın her hangi bir bankaya sahip olup olamayacağı. Zamanında bu konular tartışılmadığı için iş bu noktalara geldi.
Oyak Genel Müdürü Coşkun Ulusoy, Oyakbank’ın satışıyla ilgili olarak düzenlediği basın toplantısında ‘’Ordunun bankası olmaz. Ordu ticaret yapmaz, yapmamalıdır. Ordu bütün, hepimizin ortak göz bebeği olarak kanunda belirlenen görevleri yapar. Ticaret ordunun işi değildir. Ama bu insanlar maaşlarını kazandıktan sona kanunlar çerçevesinde bunu bir yerlere koyup ‘biz emekli olduğumuz zaman bize emekli maaşı ver’ diyorlarsa bunu yapıyor olmamızın yanlış olduğunu düşünmüyoruz. Aynı şeyi emekli sandığı da yapıyor, ordu ile bizim bir alâkamız yok. Askerin bankası demenin doğru olmadığını düşünüyorum” demiş. (AA, 20 Haziran 2007)
İyi ama “Oyak’ın ordu ile bağı yok” demekle iş bitiyor mu? Gerek yönetim kurulunun yapısı ve gerek fiilî durum tam da bunun aksini söylüyor. Meselâ, bütün askerî birliklerde sadece Oyakbank’ın ‘şube’ ya da ‘ATM’ler açabilmesi ve başka bankalara bu imkânın tanınmaması nasıl izah edilecek?
Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların ‘yabancı’lara satılması konusu ayrıca tartışılabilir. Oyakbank’ın da satışıyla birlikte Türkiye’de bankacılık sektörünün yüzde 42’si ‘yabancı’ların kontrolüne geçmiş durumda. Her ne kadar ‘para’nın ülkesi olmaz ise de, kritik durumlarda Türkiye’nin zorlanabileceği söylenebilir. ‘Para sihirbazları’nın döviz ve borsa oyunlarıyla başımıza sıkıntılar açılabilir. Ancak git gide dünyanın bir ‘küresel köy’ haline gelmesi, uluslararası şirketlerin etkisinin artmasını da netice veriyor.
Yıllardan beri “Ordunun bankası olmaz, olmasın” diyenleri dinlemeyenlerin bugün “Ordunun bankası olmaz” noktasına gelmeleri hayra alâmettir. Her ne kadar “Oyakbank zaten orduya ait değil” deniliyorsa da fiilî durum ortada. Önümüzdeki günlerde bu konu daha da tartışılacak gibi görünüyor. Neticesi hayrolsun...
21.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|