Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Haziran 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Eğitim

Eğitimcilik kolay mı?

Eğitimci, sınıfı konuşma ve beden diliyle yönetir

Öğretmenin sınıf içerisindeki davranışları, mimikleri ve ses tonu, öğrencilerle iletişimini ve başarıyı etkilemektedir. Öyle ki; sürekli bağıran öğretmenin öğrencileri de bağırmakta, öğretmenin bütün davranışları model olarak benimsenebilmektedir. Bu hafta beden dili ile bilinmesi gerekenlere değinecek ve püf noktalarını irdeleyeceğiz.

Elleriniz öğrencilere pek çok şey anlatır

Açık duran el, güven duygusu oluşturur: ‘‘Tüm bilgilerimi sizinle paylaşıyorum, baskı hissetmenize gerek yok’’ anlamına gelir. Yumruk şeklinde sıkılmış eller ve ismini söylemeden işaret parmağıyla göstermek; ‘‘Bana yaklaşımınızda dikkatli olun. Tahtaya geldiğinizde benden korkun’’ şeklinde algılanır. Eli yumruk biçiminde tutmak, masaya vurmak, boşlukta salmak saldırganlık ve savunma işaretidir. Avuç içi karşıya bakıyorsa bu karşıdakiyle sınır çizme anlamı taşır. Yani öğretmenin öğrencinin düşüncelerine katılmadığını ve bu aşamadan sonra öğretmenin öğrenciyi ikna etme girişimlerinin başlayacağının göstergesidir. Avuç içlerinin yukarıya bakması, kişinin her türlü düşünceye açık olduğunu ve desteklenme isteğini gösterir. Ellerin arkada birleşmesi güven göstergesidir. Kişinin kendine güvendiğini hissettirir. Ellerin önde birleşmesi güvensizlik, karşıdakinin görüşlerini hemen kabul etme anlamına gelmektedir.

Göz teması öğrencilerin dikkatini canlı tutar

Öğrencilerle göz teması kurmak çok önemlidir. Eğitimci, öğrencilerin onu göremeyeceği bir yerde uzun süre durduğunda öğrenciler öğretmeni görebilmek için ayağa kalkmak, eğilmek ya da uzun süre yan oturmak zorunda kalabilirler. Bu durumda dersin verimi, öğrencilerin konsantrasyonu yok olur. Öğrenciler, öğretmeni takip etmekten vazgeçerler, boyunlarında ağrı ve yorgunluk hissederler. Öğretmen, çocukların onu rahatlıkla görebilecekleri bir yerde durmalı ve çocuklarla kısa süreli göz teması kurmalıdır. Ders boyunca tavana ya da boşluğa bakmak ilgiyi düşürür. Eğer eğitimci, bütün ders boyunca sadece birkaç öğrenciye bakarak konuşursa da dikkat dağınıklığı olur. Ayrıca öğretmenin sürekli gözünün içine bakarak konuştuğu çocuklar rahat davranamazlar ve tüm dersi hata yapma korkusuyla geçirirler. En ideali bir iki saniyelik sürelerle öğrencilerle göz teması kurmanızdır.

Renklerin dilini göz ardı etmemeliyiz

Giysilerde, aksesuarlarda ve araçlarda kullanılan renkler de farklı mesajlar içermektedir. Günlük hayatta her renkten giysiler ve aksesuarlar tercih ettiğimiz için bireyleri bu konuda sınırlandırmak mümkün değildir. Ancak yoğun olarak tercih edilen renkler, kişilerin güçlü ve zayıf yönleri hakkında ipucu verebilir. Turuncu: Cesaret ve yeteneğe önem verir. Sürekli tekrarlayan (rutin) işleri sevmez, özgür olmak ve hızlı davranmak ister. Sarı: Sabırlı yapıya sahiptir ve yapması gereken işleri bitirmeden rahat etmez. Olayları mantık çevresinde sonuçlandırmayı tercih eder. Mavi: Sosyal yönü ağır basar. Başka insanlara yardım etmekten, bir şeyler üretmekten mutluluk duyar. Yeşil: Araştırmaktan hoşlanır, olaylar karşısında son derece soğukkanlıdır. Mücadele etmeyi ve yeniliği sever.

Ders anlatırken bağırmaktan sesiniz kısılıyorsa…

Eğitimcilerin nefesi doğru kullanmayı öğrenmesi çok önemlidir. Nefes, ses tonunu oluşturmanın yanında konuşmanın daha dinamik olmasına yardımcı olur. Ses tonu dersin verimliliğini etkiler. Öğretmen, o anda sınıfın neresinde olursa olsun, sesini kendisine en uzak öğrenciye göre ayarlamalıdır. Eğer kendisini en uzaktaki öğrenciler duyuyorsa diğer öğrenciler de duyuyor demektir. Sürekli bağırmak, adeta çırpınırcasına kendini ifade etmeye çalışmak eğitimciyi yormaktan ve yıpratmaktan başka işe yaramaz. Öğretmen çok kısık bir sesle konuştuğunda da öğrenciler söylenilenleri anlayamazlar ve uykuları gelir.

Etkili bir konuşma için: Konuşmaya başlamadan önce (birkaç kez) burundan nefes alıp ağızdan verin. Hemen konuşmaya başlamayın. Öğrencilerinizin hazır olup olmadığını kontrol edin ve neler anlatacağınızı hızlıca zihninizde canlandırın. Hemen ağır muhtevalı konulara geçmek yerine, bir başlangıç girişi yapın. Anlatımınızda örneklemelere sıkça yer verin. Çünkü örnekler, anlattıklarınızın çocukların zihninde canlanmasını sağlamaktadır. Sesinizi sınıfın dikkat durumuna ve öğrencilerin derse katılımına göre yükseltip, alçaltın. Konuşma sonunda neler anlattığınızı kısaca toparlamayı unutmayın.

Önemli olan sade ve temiz

giyim tarzını tercih etmek

Eğitimcilerin dış görünümlerinin püf noktası sade olmasıdır. Parlak renklerdeki giysiler ve kravatlar gerçekten şık durabilir ama kravatlar renkleri itibariyle çocukların sürekli dikkatini çeker. Pastel renkleri tercih etmek daha yerinde olur. Yine farklı renklerdeki ve ses çıkaran aksesuarlar, ayakkabılar, tokalar ve saçların, çocukların derse odaklanmasını engellediğini unutmamak gerekir. Öğretmen, ders içinde rahat hareket edebileceği, sıkıntı duymadan eğilip kalkabileceği giysileri tercih edebilir. Önemli olan sade, temiz ve derli toplu bir görünümü sağlayabilmektir.

Enerjiniz anında öğrencilere de yansır

Öğretmen sınıfa gülümseyerek gelmeli ve enerjik olmalıdır. Gün boyu enerjik kalabilmenin yolu da sabah kahvaltı yapmaktan geçer. İki büklüm, güçlükle yürüyen ve hayattan bıkmış bir ifade öğrencileri de olumsuz etkileyecektir. Öğretmen sınıf içerisinde kendinden emin adımlarla yürümeli, dik durmalı ve iletişime açık olduğunu hissettirmelidir. Bütün ders boyunca öğretmenin ayakta durması da doğru değildir. Kısa aralıklarla da olsa oturup dinlenmesi gerekir. Öğretmen, sandalyeye oturduğunda da dik durmalıdır. Ayaklarını masanın altında sallaması, sandalyeyi düzeltmeye çalışması ya da masanın yerini değiştirmesi öğrencilerde de benzer davranışları doğurabilir, bu da gürültü kirliliği demektir.

ARAŞTIRMA SERVİSİ

19.06.2007


Stresle baş etme ve problem çözmede güçlenelim

Kendi kendine olumlu diyalog

Stres oluşturan bir problemle karşı karşıya olduğumuzda, problemin çözümüne geçmeden önce, kendimizi cesaretlendirelim; "Dünyanın sonu değil ya!" "Her inişin bir çıkışı vardır." gibi cümleler buna yardımcı olabilir

A. Problemi tesbit

Problemin ne olduğunu açıkça ortaya koyalım, belirginleştirelim. Problemi küçük parçalara ayırmak işe yarayabilir. Bunun için şu sorulara cevap bulmaya çalışalım;

Bu durum neden bir problem oldu? Bu, yalnızca benim açımdan mı problem, yoksa başkaları da bunu böyle mi görüyor? Benim bir katkım var mı? Katkısı olabilecek başka şeyler ya da kişiler var mı? Nasıl bir sonuç elde etmek istiyorum? Problem ideal bir şekilde çözülebilse, neler olmasını isterdim? Karşımdaki(leri)nin güvence vermesi, ideal çözüm mü? Karşımdaki(leri)nin tavrındaki değişme benim stresimi hafifletecek tek şey mi?

B. Seçenekleri gözden geçirme

Çözüm için olabildiğince çok seçenek bulalım, komik ve saçma bile olsa bütün seçenekleri önümüze serip, gözden geçirelim. Liste yapmak yararlı olabilir; listenin içine sadece yapacaklarımızı değil, aklımıza gelen her şeyi yazalım. Böylece üreticiliğimizi, klişeleşmiş tepki örüntülerinden kurtarabiliriz.

Herkesin listesinde bulunması gereken ve değişmeyen iki seçenek; Stresli durum ya da durumlardan kaçmak ya da yok saymak, asıl problemi bir yana bırakarak, problemin yaşattığı duygular üzerinde yoğunlaşmak. Bu iki seçeneğin hiçbirini seçmeyebiliriz. Ama stresi kendi beklentilerimiz, bakış açımız ya da tepkilerimizi değiştirerek azaltabileceğimizi veya stresin kaynağından uzaklaşmayı seçebileceğimizi unutmayalım. Bunlar normal tepkiler!

C. Bir çözüm yöntemini seçme

Listeyi inceleyip, birbiriyle uzlaşan çözümler aramaya ve seçeneklerin bazılarını birleştirmeye çalışmak ve bir eylem planı çizmek yararlıdır.

D. Eyleme geçme

Planı uygulamadan önce, bunu nasıl yapacağımızı bilmek çok önemlidir. İsteğimize ulaşmak için ne yapmamız gerektiğini, ne tür kaynaklara ihtiyacımız olabileceğini, zaman sınırımızın ne olduğunu ve sorunumuzla ilgili olarak her ne yapmaya karar vermişsek, bunları gerçekten yapabilmek için daha hangi bilgileri istediğimizi belirleyerek, bunları planımızın içine yerleştirelim.

Bu aşamada kendimizi, güçlendirmek adına, biraz şımartmamızda ne sakınca olabilir?! Planımızı uygulamak adına kendimizi cesaretlendirmemizin yararı olabilir. Vazgeçmek ve yarım bırakmak yerine, stres düzeyimizin yükseldiğini fark ettiğimizde, kendimize aşağıdakiler içinden uygun olan birini seçerek söyleyebiliriz. Bunlar dışında, duruma özgü güçlendirici ve sakinleştirici yeni cümleleri kendimiz üretebilir ve kullanabiliriz;

Hemen sonuca gitmek doğru değil. Eğer kaslarımı biraz gevşetebilirsem, kendimi daha sakin hissedebileceğim. Çok rahatsızım ama bu, dünyanın sonu değil. Bunu da atlatırım! Kızmak, işleri daha da berbat edebilir. Elimden geldiğince sakin olmalıyım. Onun (onların) beni hiçe saymasına izin vermeyeceğim. Ama kendimi de kaybetmeyeceğim.

E. Sonuçları değerlendirme

Eylem planında, sonuçların değerlendirileceği zamanı belirlemek çok önemlidir. Uygulamaya çalıştığımız çözüm yollarının, iyi işleyip işlemediğini kontrol etmek iyi olur. O tarihe kadar sorun ortadan kalkmamış olabilir, asla da yok olmayabilir. Ancak, sorun üzerinde çalışmaya başladığımızdan bu yana, yaşadığımız sıkıntıda bir değişme olup olmadığına bakabiliriz. Aşağıdaki sorulara cevap arayarak, geldiğimiz noktayı değerlendirebiliriz;

Eskiye göre kıyaslandığında, bu sorun şu sıralarda zamanımızın, enerjimizin, dikkatimizin ne kadarını alıyor? Son zamanlarda durumumuzdan daha mı hoşnutuz? Gerginliğimiz biraz olsun azaldı mı? Bu üç sorunun ikisine cevabımız "evet" ise, yöntemimiz işliyor demektir, devam edebiliriz. Cevaplarımızın ikisi "hayır" ise; listedeki seçeneklerimize yeniden göz atıp, hâlâ elimizde var olanlardan yenilerini deneyebiliriz. Ya da geriye dönüp, başa çıkmaya çalıştığımız stresin ana kaynağını doğru belirleyip belirlemediğimize bakabiliriz.

3. Yöntemimiz iyi gidiyorsa, kendimizi ödüllendirmeyi hak ettik! Aşağıdakilerden uygun olanı ya da kendimiz için belirleyeceğimiz ödül cümlelerini kendimize söylemekten çekinmeyelim. Bu problemden bir şeyler öğrenebilir, bir dahaki sefere daha iyi sonuçlar alabilirim. Gerçekten çok öfkeliydim ama duygularımı kontrol altında tutmayı başardım. Aferin bana!

Önerilen kaynaklar: Şahin, N. H. (eds) (1994). Stresle Başa Çıkma; Olumlu Bir Yaklaşım. Türk Psikologlar Derneği Yayınları: Ankara.

19.06.2007


Ortaöğretimi bitirenlerin oranı yüzde 37 arttı, ya kontenjanlar?

Öğrenci Seçme Sınavı, karne telâşı derken yoğun bir haftayı geride bıraktık. Şimdi öğrencileri zayıf notları kurtarma telâşı sardı. Liselerde 200 binin üzerinde öğrenci karnesinde zayıf getiriyor ve bu öğrencilerden 150 bine yakını sınavlarda başarılı olamıyor. Liseye devam eden ve zayıfı olan öğrenciler 15 Ağustostan itibaren not yükseltme sınavlarına girecekler. Sınav sonucunda iki dersten başarısız olanlar bir üst sınıfa borçlu geçerken, üç ve üzeri dersten başarısız olanlar sınıf tekrarı yapacaklar. MEB yetkilileri bu yıl ‘‘af çıkarılması’’ gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirtiyor. Ailelerin, karne konusunda çocuğa anlayışla yaklaşmasında fayda vardır. Öğrencinin tatil yapmasını engellemeden, bir çalışma programıyla ders çalışmasına ve böylece zayıf notlarını düzeltmesine yardımcı olmak çok önemlidir.

Öğrenci Seçme Sınavı, Pazar günü yapıldı. Bütün öğrencileri tebrik ediyorum. Her gencin bizim için çok değerli ve biricik olduğunu içtenlikle belirtmek istiyorum. Öğrenciler şimdiden netlerini ve puanlarını hesaplama telâşına düştüler bile. Televizyon ve gazetelerde yer alan puan hesaplama yöntemlerin tahmini olduğunu belirtmekte fayda vardır. Sınavda çok soru çözememek ya da umduğunu bulamamak hayal kırıklığı oluşturmamalıdır. Tercih kılavuzunun ve seçeneklerin dikkatle incelenmesiyle, başarısız olduğunu düşünen pek çok genç aslında üniversiteli olma şanslarının devam ettiğini göreceklerdir.

2006 yılında Öğrenci Seçme Sınav sistemi değiştiği için ve öğrencilerin sınavın ikinci bölümüyle ilgili kaygıları sebebiyle geçen yıl yaklaşık 33 bin kontenjan boş kaldı. Bu yıl vakıf üniversiteleri, KKTC üniversiteleri ve yabancı üniversiteler dâhil, boş kontenjan kalmayacağı ve ikinci ek yerleştirmeye gerek olmayacağı öngörülüyor. 2006 ÖSS’de maden mühendisliği, ziraat mühendisliği, orman mühendisliği ve jeoloji mühendislikleri en çok boş kalan bölümlerin başında geliyor. Vakıf üniversitelerinde ise öğrenciler işletme bölümünü daha az tercih ettiler. Gençlerin özellikle fen alanında pek de başarılı olmadığını görüyoruz. 2006 ÖSS sonuçlarına göre sınav giren öğrencilerin sadece % 25’i matematikten 15 ve üzeri soru çözebildi. Fenden 15 ve üzeri soru çözebilenlerin oranı % 6,4’da kaldı.

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, üniversitelerde kontenjanların geçen yıla göre ancak 7 bin arttığını söyledi. Yarımağan, son 5 yılda kontenjanlardaki artış yüzde 7 olmasına karşın, bu oranın orta öğretimi bitiren öğrenci sayısında yüzde 38, son sınıf düzeyindeki adayların ÖSS’ye başvurularında yüzde 46 olduğunu belirtti. Önümüzdeki 5 yıl içinde durumun daha karışık bir hale gelebileceği de vurgulanıyor.

Mustafa OĞUZ

19.06.2007


Gelecek, hayallerin ve çabalarımızın toplamıdır

Hiçbir zaman gökten gül yağmaz, daha çok gül istersen daha çok fidan dikmen gerekir (George Eliot). Kendine güvenmenin biricik yolu; bir şeye, başarısızlığa yer vermeyecek derecede iyi hazırlanmaktır (L.Thorpe). Hayaller berraktır, gövdeleri ışıktan daha hafif. Sürerler bu cümlecik sürdüğü kadar (Octavio Paz). Olgun insan güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceğini söyleyen adamdır (Konfüçyüs). İnsanlara etiketleri için değil kim oldukları için saygı duy (Herb Kelleher). Arzu öyle bir şeydir ki, hiç doymak bilmez; birçok insanın hayatı, arzuları doyurma yollarını aramakla geçer (Aristoteles). Geçmiş deneyimlerine bakarak kendini sınırlandırma! (Vivek Paul). İnsanlar tecrübeleri nispetinde değil, tecrübelerinden aldıkları dersler nispetinde olgundur (B. Shaw). Büyük başarıların sahipleri küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını gösteren kişilerdir (Schiller). Bir insana olduğu gibi davranın, o zaman olduğu gibi kalacaktır. Bir insana olabileceği gibi davranın, o zaman olabileceği gibi davranacaktır (Goethe). Bir hizmette bulundu isem bu, çalışmaktan ve sabırlı düşünmekten başka bir şey değildir (Sir İsaac Newton).

19.06.2007


Alışkanlıklar hayatımızı şekillendiriyor

Thomas Cook bir araştırma gezisi sırasında Atlas Okyanusu’nun ıssız bir yerinde milyonlarca kuşun havada çığlıklarla, daireler çizerek uçtuğunu görür. Kulakları sağır edecek kadar yüksek sesle çığlıklar atan kuşlardan yorulanlar, okyanusun dev dalgaları arasında kendilerini atarak intihar etmektedir. Bu olayı yıllar boyunca birçok balıkçı görür, birçok bilim adamı araştırır. Kuş bilimcileri yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların farklı yollardan gelerek okyanusta bir noktada birleştiklerini keşfederler; ancak intihar etmelerinin sebebini bir türlü çözemezler. Yıllar süren araştırmalar sonucunda, bu trajik olayın yaşandığı yerde bir ada olduğunu; kuşların göç yolu üzerinde bulunan bu adanın deprem sonrasında okyanusa gömüldüğünü bulurlar. İnsanların yokluğunu bile fark etmedikleri ada, kuşlar için göç yollarının vazgeçilmez bir durağıdır ve kim bilir belki de binlerce yıllık bir alışkanlıkla bilmektedir adanın yerini. Yüzlerce kilometrelik yolculuktan sonra çığlık çığlığa aradıkları adayı bulamayınca, yorgunluktan bitkin bedenlerini okyanusun sularına bırakmaktadırlar.

19.06.2007


Bir günü değil, bir hayatı güzelleştirmek

Bir lisenin eski mezunlarının buluştuğu gün, bazı eski öğrenciler kürsüde okula dair hatıralarını anlatıyorlardı. Yirmi yıl önce mezun olmuş öğrencilerden biri, ikinci sınıftaki san’at öğretmeninden bahsetti. Üniversiteye gitmeye onun teşvikiyle karar verdiğini ve şimdi iyi bir üniversitede profesör olduğunu söyledi. Günün ilerleyen saatlerinde, öğretmen ve eski öğrenci, uzun yıllar sonra birbirlerini bulmayı başardılar. ‘‘Öğrettiklerim hakkında söylediklerin için teşekkür ederim’’ dedi sanat öğretmeni. ‘‘Benim çok güzel bir gün geçirmemi sağladın.’’ ‘‘Rica ederim’’ diye cevap verdi öğrencisi: ‘‘Teşekkür etmek benim boynumun borcu. Çünkü siz, günümü değil, bütün hayatımı güzelleştirdiniz.’’

19.06.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004