Son sözü yine en başta söylemek durumundayız: Bir kısım insanlar; dini, İslâmı, Kur’ânı ‘asıl tehlike’ olarak görmek ve öyle de göstermek istiyor. Oysa ‘insanlık’ için asıl tehlike, dini/ İslâmı ‘tehlike’ olarak görmek ve göstermektir. Bu durum sadece ülkemizde değil, bütün dünyada da böyledir.
Millî Eğitim Bakanlığına bağlı bir okulda, bir ‘devlet’ üniversitesinin desteğiyle/ organizasyonuyla yapılan ‘anket çalışması’nda, velilere sorulan ‘dinî içerikli sorular’ın garip karşılanması, eleştirilmesi bize bunu düşündürdü. Engelli otistik çocukların anne ve babalarının ayrı ayrı doldurulması istenen ‘anket’te, “Hayatınızın herhangi bir döneminde din eğitimi aldınız mı?”, “Aldığınız din eğitimi çocuğunuzdan dolayı karşılaştığınız zorluk ve sıkıntıları kontrol etmenizde yardımcı oluyor mu?” ve benzeri ‘tehlikeli!’ sorular yer alıyormuş.
“Devlet” üniversitesinin desteğiyle böyle bir anketin uygulanmasına karşı çıkan bir köşe yazarı, “Velilere bilimsel açıdan el uzatmak, yardımcı olmak, sorunlarına çözüm bulmak yerine, bu tür sorular soruluyor” diye uygulamayı mümkün olan en ağır şekliyle eleştirmiş. (Bakınız: Emin Çölaşan, 17 Haziran 2007)
İlk önce, uygulanan ‘anket’in ‘bilimsel’ olup olmadığını ‘bilim adamları’ tartışmış olsa bir anlamı olabilir. Üstelik, ‘anket’i hazırlayan da bir ‘devlet’ üniversite olduğuna göre, konuyu tartışmadan ‘bilim dışı’ ilân etmek ne derece doğrudur? İtiraz edilen nokta, ankette ‘din/İslâm’ ile ilgili soruların yer almasıdır. “Dinden/ İslâmdan niçin rahatsız oluyorsunuz?” diye sorulsa, mutlaka “rahatsız olmayız, ama böyle bir anketin ‘devlet’ okulunda yapılmasına itiraz ediyoruz” derler. İyi de ‘rahatsız’ olmanın başka bir göstergesi var mı? Hem, din/İslâm hayatımızın bir parçası değil mi? İlgili ankette velilere sorulan soruların cevaplarından bir ‘ders’ çıkarılamaz mı? Herhangi bir devlet üniversitesinde ya da Millî Eğitime bağlı bir okulda ‘din’ ile ilgili sorular sorulamaz mı? Çocukları engelli anne-babalara böylelikle imtihan olduklarını hatırlatacak ve çektikleri sıkıntılar karşısında teselli verecek bir anket yapılmasına itiraz etmenin; Türkiye’nin gerçekleriyle ters düşeceği apaçık ortada değil mi?
Din ile, İslâm ile ilgili her soruyu, her çalışmayı ‘laikliğe aykırı’lık ya da ‘irticaya destek’ olarak görürseniz, kesin hataya düşersiniz. İtirazlarınızda haklı olduğunuzu düşünüyorsanız, daha başka temel konulara itiraz etmelisiniz. Meselâ, bugün itibarıyla okullarımızda—yetersiz de olsa—-Kur’ân’dan, Hz. Peygamberimizden—şükürler olsun ki—müsbet mânâda bahisler var. Kur’ân’ın hak kitap olduğu anlatılıyor. Dolayısı ile Kur’ân’daki beyanlar anlatılmış, ‘övülmüş’ oluyor. O zaman, bunlara itiraz ediniz! Ediniz ki, asıl maksadınız, hedefiniz, niyetiniz anlaşılsın! Gerçek anlamda bunlara itiraz ettiğinize, ancak bunu ifade etmeyi uygun görmediğinizi düşünüyorsanız, o zaman böyle bir ankete de itiraz etmeyiniz!
‘Din/ İslâm’ konusunda yapılan bir ankete itiraz eden yazının yayınlandığı gün ilginç bir haber yayınlandı. Habere göre, ODTÜ’de öğrencilere ‘şarap içiciliği’ kursu veriliyormuş. Üniversitenin ‘Best Öğrenci Grubu’ tarafından düzenlenen şarap kursuna katılan 14 ülkeden 18 yabancı öğrenci, dünyaca ünlü Kalecik Karası şaraplarının üretildiği fabrikaları gezmişler. (AA, 17 Haziran 2007)
Üniversitelerin yaptıkları işlere itiraz edilmesi gerekiyorsa, asıl bunlara itiraz edilmeli. İnsaflı olup ‘asıl tehlike’yi görelim.
18.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|