Yaz geldi. Okul dönemi sona erdi. Kur’ân’ı okuma, okutma, dinimizi, imanımızı, namazımızı, ibadetimizi öğrenme ve öğretme zamanı geldi. Boş zamanı ganimet bilelim, sakın fırsatı kaçırmayalım. Çocuklarımız büyüyorlar. Dinlerini öğrenmezlerse vebali anne baba olarak bizim olur. Unutmayalım.
Memleketimiz yaz dönemlerinde bir Kur’ân öğrenme sathına dönüşüyor! Öğrenenlerden ve öğretenlerden Allah râzı olsun. Arkalarında Peygamber müjdesi bulunduğunu da biliyorlar elbet. Peygamber Efendimiz (asm), “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğreteninizdir”1 diye buyurmaz mı? Demek yaz günlerini Kur’ân-ı Kerim öğrenmeye veya öğretmeye tahsis eden insanımız, insanların ve cinlerin en hayırlılarıdırlar! Allah hayırlarını ve nurlarını artırsın! Âmin.
Bu insanların en hayırlıları biliyorlar ki, Kur’ân’ı okumak, manası üzerinde düşünmek ve tefekkür etmek, onu ezberlemek, namazda kıraat etmek ibadettir. Kur’ân’ı doğru yorumlamak ibadettir. Kur’ân’ı anlamak ibadettir. Kur’ân’ı öğrenmek ibadettir. Kur’ân’ı yaşamak ibadettir. Kur’ân’ın hükümlerini kavramak ibadettir. Kur’ân’ın doğru yorumları olan tefsirlerini mütalaa etmek ibadettir. Kur’ân’ı hatim niyetiyle baştan sona okumak, bitirip yeniden başlamak, okudukça tefekkürü artırmak, okudukça feyiz almak, okudukça kulluğun sırrına ermek, ibadetin inceliğine vâkıf olmak ibadettir. Kur’ân ile A’ dan Z’ ye meşgul olmak ibadettir.
Bu insanların en hayırlıları biliyorlar ki, Kur’ân, yerin ve göğün sahibi olan Allah’ın tenezzül buyurup bizimle konuşmasıdır.2 Kur’ân Arş-ı Azam’dan, İsm-i Azam’dan, her ismin en büyük mertebesinden gelmiş; bütün âlemlerin Rabb’i unvanıyla Allah’ın kelâmıdır; bütün mevcudatın İlâhı sıfatıyla Allah’ın fermanıdır; bütün semâvât ve arzın Hâlık’ı namına insanlara teveccüh buyurularak söylenmiş bir hitaptır, bir mükâlemedir, bir konuşmadır, bir ezelî hutbedir, Rabb-i Rahîm’in yüksek bir iltifatıdır.3
Bundandır ki, namaz Kur’ân’la mümkündür, niyaz Kur’ân’la mümkündür, duâ Kur’ân’la mümkündür, her türlü ibâdet Kur’ân’la mümkündür.
Bu insanların en hayırlıları biliyorlar ki, namazda Kur’ân okumak farzdır. Kur’ân’sız namaz sahih değildir. Çünkü Kur’ân, Allah’ın Kelâm sıfatından gelmiş ve halife-i rûy-i zemin vasfıyla ve insan olarak bizim omuzlarımıza yüklenmiş en mukaddes, en muaezzez, en temiz, en pak, en kıymetli ve en manalı bir emanet-i İlâhî’dir. Bu emanete sahip olmak, kimliğimizi kavramak, nereden gelip nereye gideceğimizi öğrenmek, bu dünyadaki vazifemizi benimsemek ve buna göre davranış geliştirmek ancak Kur’ân’ı okumak ve öğrenmekle mümkündür.
Bera b. Âzib (ra) diyor ki: Üseyd b. Hudayr (ra) iki uzun iple atını bağlamış, evinde Kehf Sûresini okuyordu. Okuyup dururken, üzerinde bir bulut peyda oldu, bulut yaklaştıkça yaklaştı. Nihayet at ürktü, deprenmeğe başladı! Üseyd: “Yâ Rab, âfetten emîn kıl!” diye duâ etmeğe başladı. Sabah olduğunda Peygamber Efendimiz’e (asm) geldi ve bu hâli anlattı. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm): “Oku ey adam! Durma oku! Bu tecelli sekinedir (sekînet, vakar ve rahmet yüklü ruhlar ve melekler). Kur’ân’ı dinlemek için, Kur’ân’a hürmeten inmiştir” buyurdu.4
Şimdi yaz geldi; Kur’ân öğrenimi dönemi başladı. Çocuklarımıza Allah kelâmını öğretebileceğimiz, öğrenmelerine kapı açabileceğimiz, yardımcı olabileceğimiz altın günlerin içinde bulunuyoruz.
Artık bu günlerde okul döneminin yorgunluklarını da attılar üzerlerinden. Mutlaka değerlendirelim. Çocuklarımız, kendi Yaratıcılarının öz kelâmıyla bire bir muhatap olsunlar; okusunlar, öğrensinler.
Camilerimiz, Kur’ân Kurslarımız, dershanelerimiz hizmete hazır. Birbirinden değerli gönüllü Kur’ân öğreticilerimiz çocuklarımızı altın kalpleriyle kucaklayacaklar. Yeter ki biz gönderelim, ihmal etmeyelim, ilgimizi eksik etmeyelim.
Yarın mahşerde, “Annem veya babam bana dînimi öğretmedi, Kur’ân’ı öğretmedi. Allah’ım, senin kelâmını öğretmedi” şikâyeti bizi mahcup eder. Mahşerin mahcubiyeti bizi perişan eder.
Spor kursuna, resim kursuna, yüzme kursuna, müzik kursuna, tiyatro kursuna, balo kursuna zaman ayırıp imkân bulurken; Kur’ân kursunu ihmal etmek anlaşılır cinsten değildir. Yalnız Mahşerde değil; dünyada bile bizi mahkûm etmeye yeter.
Öyleyse, buyurun; Kur’ân öğrenmeyi ve öğretmeyi, dinimizi ve imanımızı öğrenmeyi ve öğretmeyi bir seferberlik haline getirelim.
Dipnotlar:
1- Câmiü’s-Sağir, 3/963
2- Şuâlar, s. 115
3- İşârâtü’l-İ’câz, S.15
4- Buhârî, 9/ 306
21.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|