Günümüzün meselelerine ışık tutan ve sıcak gelişmelerine bakış açısı getiren projeksiyonlarımızı tutmaya devam edeceğiz.
15- Bediüzzaman, sosyal ve siyasî temellendirmenin merkezine insanı koyar. Ona ait haklar, öncelikler ve özgürlükler bağlamında hayatı ve beraberliğin yönetimini yorumlar.
Bu meyanda, Jön Türklerin Ahrar misyonunu kendine yakın bulur. Olumlu yönlerini nazara verir. Beşerî hata ve zaafları ile amel eksikliği noktasından yaklaşmaz. Meseleye, yüzyılın hürriyetler asrı olması açısından bakar.
Hürriyeti, 20. yüzyılın başlarında, imanın bir hususiyeti olarak ifade eder. Bu yönüyle farklı bir yorumla meşruiyet içinde ciddî bir meşveret ve sistem demokrasisi önerisi yapar. Cesaretlendiren ve iddialarını dinin temel kaynakları ile kuvvetlendiren güçlü analizler yapar. Bunu İslâm felsefesi ile ispatlar.
Onun için müspet olan her insanî duruş ve kaygı, yenilenen her mekanizma ve teknoloji, İslâm maksadına hizmet edebilir, dost yapılabilir, hatta hizmet edici bir şerefe taşınabilir.
Selefleri Musa Carullah ve Namık Kemal ile diğer hürriyet öncülerinden sitayişle bahseder. Özgürlük kavramının, memleketimize uğramadığı dönemlerde, Osmanlı’da, medrese kültürünün baskılayan sitemine de, halife olan padişahın dayatmalarına da, şeyhlerin “müteşeyyih” hâllerine de itiraz şerhini koyar.
Müzakere kadar münazara, mülâyemet kadar mücadele, kabullenme kadar kavga, teslimiyet kadar kanaat izhar etme hakkını kullandığı kısa medrese eğitiminde bile tecdidin/yenilenmenin şok edici yaklaşımlarını ortaya koyar.
Hürriyetine çok düşkündür. Zillet ve tahakküme girmeden, hürriyetin vasatını ve dengesini tarif eder. Hem kendine hem de başkasına zarar vermeme prensibini esas alır. Sorguladığı statik yapının ve kalıpçı ezberin dışında alternatifler üreten bir hak ve hürriyetler savunucusudur.
Hayatında derin izler oluşturan kişilik ve hürriyet mücadelesi, döneminin ilim ehli ve alimler tarafından zaman zaman dudak bükmelere, kıskanmalara, hatta tenkitlere maruz kalsa da, o idealinden vazgeçmemiştir. Eğitimle kişiliğin gelişimi ve modern fenlerle din ilminin birlikte hürriyet merkezli bir müzakere içinde olmasını arzular. Bunu projelendirir. Projesini, Medresetüzzehra ismiyle özerk bir üniversite olarak tanımlar. Dönemin ilgililerine takdim eder.
Padişahın karşısında tamennada bulunmayan Bediüzzaman, millî mücadelede önce savaştığı sonra esir düştüğü Ruslar karşısında da dik duruşunu sürdürür. İslâm âlimi olmanın izzetiyle ayağa kalkmayarak Rus kumandanı kızdırmayı ve idama götürecek tepkiyi bile göze alır. Ancak iman ve hürriyet mükemmelliğinde kişiliğini inşa eder ve bunun fikrî altyapısını da Risalelerde derc eder.
Yine, Cumhuriyet döneminin baskılarına ve akla sığmayacak zulümlerine muhatap olduğunda diktir, vakurdur, siyaset üstü bir siyasetin İslâmî versiyonu ile iman ilminin neşriyle meşguldür.
Cumhuriyet öncesi cumhuriyetçidir. “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” diyerek, hayatı ucuzlatan bir dâvânın serdengeçtisidir. İstibdada, keyfîliğe, şahsîliğe ve kuralsızlığa tavırlıdır. Mânâyı yaralayan kabız hallere ve dini reddeden rejime karşı imanlı bir hürriyet savunucusudur.
Hürriyeti herkes için ister. Bölge, ırk, dil, din ayırımı yapmadan. Şefkat mesleğini esas alan risaleleriyle de bunu ortaya koyar. Sevginin derinliğine ve şefkatin ihatasına teslim olmuş bir asaletin imanlı ve izzetli ciddiyetiyle menfilikler karşısında hürriyetin bütün maliyetlerini ve bedellerini ödeyen hayatın şerefli bir muştusudur.
Sosyal hayatın ve siyasî düşüncenin merkezine önce hürriyet kavramını yerleştirir.
“Ahrar” oluşumun yüzyıllık geçmişi ile bugünlere uzanan dostluğuna destek verir. Bireyin temel haklarını, sosyal ve siyasî sınıf tasnifi yapmadan vazgeçilmez kabul eder. Hürriyeti, insan olmanın düşünme cesareti ve bunu ifade etme hakkı olarak görür.
Hürriyetçi olmak, ahrarlık, sadece siyasî bir argüman değildir. Hepimizin iç âlemimizde, ailemizde, çevremizde, toplumda ve ülke yönetiminde fikre saygılı olma, farklılıkları kabullenme ve kendimizi hür ortamlarda itham ve sui zandan/yanlış anlaşılmaktan uzak bir iklimde rahat görme, rahat bulma ve rahatlatma olarak görmek gerekir. Yanlışa pozitif tepki verme hakkı, doğruyu teşvik etme fazileti, kıskanmama erdemi, üretken zeka kapasitesine erişme azmi ve müzakerenin yeni sonuçlarına razı olma insafı gibi bir çok sosyal dokunun temel örgüsü yine hürriyetle mümkündür.
21.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|