Ne zamandır Risâle okumuyordum veya çok az okuyordum… Güya işlerim çoktu, yoğundum, zamanım yoktu… Yılgınlığıma gerekçeler sıralamak kolaydı ama elime alıp okumak zordu. Karşıdan bakıyordum kırmızı kitaplara, karşılıklı bakışıyorduk sadece…
Sürekli her gün canlı ve heyecanlı okumak mümkün mü? Melek değiliz ya… Bazen gaflet ağır basıyor, ülfet peyda ediyor, tembellik sürüklüyor… Okumak için okumak kendini kandırmak değil mi? Beden yorulduğu gibi kalp de yoruluyor, zihin de sendeliyor, duygular da durgunlaşıyor, irade gevşeyebiliyor…
Günde beş-on dakika da olsa okumanın ne demek olduğunu, hiç okumadığım günlerde daha iyi anladım. Bir yerlerden yeniden başlamalıydım, başladım; az da olsa ayaküstü de olsa bir parça okumak…
Nasıl nefis ve şeytan bize sinsice yaklaşıp unutturuyorsa unutmamamız gerekenleri, aynı silâhla onlara yaklaşıp kırmalıydım çemberlerini… Yavaş fakat derin bir darbe ile bertaraf etmeliydim sığ isteklerine...
Çoğu yapamıyorum diye azı da terk etmek, terk edilmesi gereken bir meleke… Devamlılığı esas alıp, azı önemsememek… Bütünü küçük parçalarla bölerek kolaylaştırmak… Damlaların devamlılığı mermeri delmesi gibi devamlı üzerinde durmak…
Toprağın çisil çisil yağan yağmuru emerek doyması gibi yüreği hakikat damlalarıyla doyurmak, onu devamlı canlı kılacaktır…
Nerede kaldığıma bakmak için açtım Asayı Musa’yı… Kenarındayken içine çekti beni, dünyevîleşmede boğulmuşluğumdan kurtarmak için… İçtim Asa’nın çıkardığı âb-ı hayat suyunu… Sendeleyişim susuzluğumdanmış, yürek yarıklarım doldu içtikçe…
Kuvvetli kuraklıktan korumak için kalbi, sık sulamalı diye düşündüm… Şerler her yere dolmuşken düşlerde dolaştığım yeterdi… Dünyanın bitmeyen ihtiyaçları, nefsin bitmeyen istekleri peşinde koşturmaktan yorgun ve susuzdum…
Susuzluğumu dinledim, nefsini dinleme dedi… Dünyevîleşme denizinde boğulmak istemiyorsan Musa Asası’nın açtığı yolda yürü dedi aklım…
Mücahede ve mücadele yavaş fakat kararlı adımlarla yeniden başladı; bazen bir paragraf, bazen yarım, bazen bir sayfa okumayla yenilendim; evden çıkmazdan evvel, öğle öncesi, yatmazdan evvel… Yakalayacağım bir cümle belki de çok şifreleri çözecek, açılan kapıdan hastalığıma deva olabilecek bahçeye götürecek beni…
Zamanı saati belli olmadığına göre kısa aralıklarla okumalıydım Risâleleri, Kur’ân’ı, kâinatı… Cemaatle namaza dikkat etmeli, arkasından tesbihatı istekle yapmalıydım… Cevşenle süslemeydim küçük zaman boşluklarını…
İdeal olanı yapamamaktansa pratikte küçük şeyleri yapmak; fitnenin fesadın ayyuka çıktığı bugünlerde az şey olmadığını düşünüyorum… Sizin dünyanızı bilmiyorum ama ben a’raftan geçiyorum, ideale ulaşmak için antreman yaptığım a’raf…
19.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|