Okuyucularımızdan Ahmet Başargil bir gazeteden, Sevgili Peygamberimizin (asm) Sahabeden Sa’d bin Muaz’ın cenazesine katıldığını, parmaklarının ucuna basarak yürüdüğünü, hikmetini soranlara da cenazesine çok sayıda melaikenin katıldığını bildirdiğini, kabre konulduğunda Sevgili Peygamberimizin taaccüple “Seni de mi kabir sıkıyor?” buyurduğunu aktardıktan sonra, “Sn. Hocam, ben bu yazıyı okuyunca şok oldum. Beni İslâma teşvik değil, İslâma fren yaptıran bir yazı olarak algıladım. Bu kadar muhterem bir Sahabeyi kabir sıkarsa hocam biz şimdiden bitmişiz. Konu hakkında görüşlerinizi beklemekteyim” diye soruyor.
Sevgili Ahmet! Mü’min, meleklerin dahi saygı duyduğu, sevimli; sevgiye, saygıya, şefkate, kısacası bütün güzelliklere lâyık bir varlık. Hatta kâinat ondan o kadar memnundur ki ölümü üzerine yerler ve gökler ağlar.
Kabrin sıkması ise ayrı bir hakikat. Peki, böyle bir insanı nasıl sıkar?
Evet, kabir kâfir, münafık ve isyankârları kemiklerini kıracak kadar kızgınlık ve nefretle sıkarken mü’mini de, “Hoş geldin!” dercesine iştiyakla karşılar, kucaklar ve sıkar. Yumuşak, hoş ve tatlı bir sıkıştır bu. Nasıl uzun süre birbirini görememiş, hasretle beklemiş iki dost kavuştuklarında sevinç ve mutlulukla kucaklaşır, birbirlerini sıkarlar.
Allah Resûlü (a.s.m.) kabrin, iyi kötü herkesi sıktığını bildirmiş, itaatkâr bir kulu, baş ağrısından şikâyet eden bir çocuğu şefkatli annesinin, başını hafifçe okşaması gibi sıktığını bildirmiştir. Mü’min de olsa isyankâr bir kimseyi ise, kaburga kemikleri birbirine geçercesine sıkar.1
Sa’d bin Muaz’ı sıkışı da şefkat ve iştiyak sıkışıydı şüphesiz. Resûl-i Ekrem’in (asm), “Sa’d’ın ölümü sebebiyle Arş sallandı. Onun için semânın kapıları açıldı. Ve yetmiş bin melek cenazesine katıldı. Buna rağmen kabir onu sıktı. Sonra genişletildi”2 buyurması da bundan dolayı. Bu karşılama öyle hoş, güzel, sevgi ve şefkat dolu karşılamaydı ki onun güzelliği toprağına bile sinmiş, bir Sahabînin mezarından aldığı bir avuç toprağın misk gibi etrafa güzel kokular saldığı görülmüştü.
Resûl-i Ekrem (a.s.m.) kızı Hz. Zeyneb’in vefatı esnasında da kızının kabrine inmişti. Düşünceli ve üzgündü. Kabirde biraz bekleyip sonra sevinçle çıkmış ve şöyle buyurmuşlardı: “Zeyneb’in zayıflığını düşünüp, ona kabir sıkıntısını ve sıcaklığını hafifletmesi için yüce Allah’a duâ ettim. O da bunu kabul buyurdu.”3
Kısaca güzel inanış, bakış ve yaşayışı sebebiyle mü’min için kabrin sıkışı da dahil her şey güzel.
Dipnotlar:
1- Kurtubî, 1:150.
2- Tenvîrü’l-Kulûb, s. 60.
3- Müslim, Fezâilü’s-Sahabe: 95.
19.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|