“İhtilâfa düşmeyiniz; sonra cesaretiniz kırılır, kuvvetiniz de elden gider.”1
Kur’ân böyle uyarıyor bizleri. Birlik ve beraberlik, dayanışma içinde, tekvücut olmamanın, ayrılık ve gayrılıkların sonuçlarını özlü bir şekilde böyle anlatıyor. Mehmet Akif’in, “Sen ben desin efrat, aradan vahdeti kaldır, / Milletler için işte Kıyamet o zamandır.... / Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez, / Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez” dediği gibi yürekler toplu vurdukça onu toplar dahi sindiremezken, ayrılık ve gayrılıklar girdiği zaman kıyametler kopuyor.
“Önceden biz yüz daneli bir başaktık. O zaman oklarımız demir zırhları bile delip geçiyordu. Şimdi ise başaktaki daneler dağıldı. Oklarımız ise ipek elbiselere dahi işlemez hâle geldi” ifadeleri de önceden nice zaferler kazanmış, sonra da peş peşe mağlubiyetlere uğramış bir komutana ait.
Demek birlik ve beraberlik olmayıp herkes bir tarafa çekince kuvvet de bir işe yaramıyor. O zaman millet bayağı kesirlerin çarpımı gibi gittikçe küçülüyor, bozuluyor ve herkesi bir korku sarıyor, küçük bir kuvvetle yeniliyorlar.
Toplumda kutuplaşmalar başlamışsa tehlike çanları da çalmaya başlar. Buna ancak düşmanlar sevinir.
Asr-ı Saadette Medine-i Münevvere’de Evs ve Hazreç isimli iki kabile vardı. Aralarında Buas denilen yüzyılı aşkın savaşlar sürmüş, İslâm gelince düşmanlıklarını unutup kardeş olmuşlardı. Bir gün her iki kabilenin ileri gelenleri bir araya gelmiş, tatlı tatlı sohbet ediyorlardı. Bu durumu hazmedemeyen yaşlı bir düşman, bir genci, “Git, yanlarına otur. Onlara Buas gününü ve önceki muharebeleri hatırlat ve o günlerde söyledikleri şiirlerden bazılarını okuyuver” diye onlara gönderdi. Delikanlı denileni ustaca yaptı. Çok geçmeden Evs ve Hazreçliler münakaşaya ve birbirlerine kızmaya başladılar. İş kızıştı ve o dereceye vardı ki, iki taraf da, “İsterseniz bugün yine öyle bir gün yaşarız. İşte meydan!” demeye başladılar. Ortalık birdenbire alevlendi, kılıçlar çekildi, birbirlerine yürümeye kalktılar. Durum hemen Resûlullaha (asm) bildirildi. Sahabîleriyle birlikte hadise yerine gelen Hazreti Peygamber (a.s.m.), “Ey Müslümanlar, size ne oldu?” diye söze başladı ve şunları söyledi:
“Ben aranızdayken Câhiliye dâvâsı mı güdüyorsunuz? Allahu Teâlâ size İslâmı gösterip, küfürden kurtarıp, yardımıyla Câhiliyenin kökünü kesip kalblerinizi birleştirdikten sonra yine eski küfre mi dönüyorsunuz?”
Bu konuşmalar üzerine Evs ve Hazreçliler hatalarını ve oyuna geldiklerini anladılar, silâhlarını bırakıp gözyaşlarıyla birbirlerinin boynuna sarıldılar, helâllaştılar.
Buna benzer hâdiseler, nefis, şeytan ve düşmanlar bulundukça, her devirde devam edecektir. Uyanık olmak, düşmanın ekmeğine yağ sürmemek gerekiyor.
Dipnotlar:
1- Enfal Sûresi: 46.
15.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|