Milliyet gazetesinin dünkü nüshasında dehşet bir haber vardı.”İlköğretim öğrencisine Said Nursî sözlü”sü...”Bu dehşetengiz haberin tüyler ürpertici(!) içeriğine” bakalım önce. “Isparta Ülkü İlköğretimokulu Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersleri öğretmeni Hasan Çelik, 8. sınıflarda iki sayfalık Said Nursî’den seçtiği sözlerden öğrencileri sözlü yapmış.” Burası dehşetin birinci bölümü. Giriş bölümü yani.
Gelişme bölümünde Isparta ADD Şube Başkanı Mahmut Özyürek devreye giriyor. “Velilerin şikâyeti üzerine Millî Eğitim Bakanlığına, Genelkurmay Başkanlığına ve İl Jandarma Komutanlığına ve valiliğe suç duyurusunda bulunduklarını ifade etti.”
Sanırsınız ki, çöplükte el bombaları bulunmuş da sayın ADD Isparta Başkanı, bakanlık yetmemiş gibi, tâ Ankaralara, Genelkurmay Başkanlığına, yetmemiş İl Jandarma Komutanlığına, o da yetmemiş valiliğe başvuruda bulunmuş. Dehşetin bu derecesine rast gelirseniz, tabiî ki her makama başvuracaksınız! YÖK, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi de acaba sırada mıdır, bilmiyorum. Bu gayretkeşlik karşısında gözlerimiz yaşardı. Ama ağlamaktan değil, esefle gülmekten...
Gelelim sonuç bölümüne, haberde sözkonusu edilen Said Nursî’nin vecizelerinden seçilen üç örneğe. Sırayla yazıyorum aziz okuyucularım.1. Gözlerin zinası bakmaktır. Bu sözün anlamı göz zinası harama bakmakla olur, başkalarının ayıp ve mahrem yerlerine şehvetle bakmanın gözle yapılan zina olduğu hususu ifade ediliyor.
2- Cennet kılıçların gölgesi altındadır. Bu da vatan için savaşmanın ve bu uğurda ölmenin mükâfatının cennet olduğunu belirten bir söz. 3- Çok gülmek kalbi öldürür. Çok gülmenin, her mesele karşısında laubali olup, kahkahalarla meseleye mizahî açıdan bakmanın, insandaki manevî kalbi katılaştıracağını, duygu ve hissiyat yönünden insanı kabalaştıracağını, ruh inceleğini kaybettireceğini, kısaca diğergâmlığı eksilteceğini ifade eden bir söz.
Şimdi işin en ilginç bölümü burada başlıyor. Yani dehşet sahnesi, işte tam da burada cereyan ediyor. Niçin mi aziz okuyucularım, çünkü bu sözler Said Nursî’nin sözleri değil, yani vecize değil, Hz. Peygamber Efendimizin sözleri, yani hadis-i şerifleridir. Milliyet de, ADD Başkanı da hadis-i şerif nedir ya bilmiyor, ya da saptırıyorlar. Bilmiyorlarsa bir ayıp, saptırıyorlarsa ikinci bir ayıp. Bu çağda bu kadar bilgisizce bir meselenin üzerine gidilir mi?
Bir başka husus, bu hadislerin neresinin yanlış olduğu. Varsayın ki, Said Nursî söylemiş olsun. 1. sıradaki hadisin mânâ-yı muhalifi olan başkalarının namusuna, mahrem yerlerine şehvetle bakmak tavsiye edilir bir şey midir?
2. sıradaki hadisin mânâ-yı muhalifi, vatana, millete saldırı varsa, savaş varsa, bir insan vatanını savunmayacak mı?
“Ölürsem şehit, kalırsam gazi” inancıyla yedi düvele karşı çıkmış ecdadımızın cennete gitmesini istemiyor muyuz? Cennete lâyık değiller mi? Bu gün vatan savunmasında elindeki silâhlarla düşmana saldıracak olan Mehmetçiği, bu hadis-i şerif, bu uğurda ölürse cennetle müjdelemiş olmuyor mu? 3. hadis, aşırı gülmenin, kalbi öldürmesinden bahsediyor. Lâtife ve şakaların ölçüsünü belirtiyor. Yemekte tuz gibi meselâ. Ama siz her şeye kahkahalarla gülüp geçerseniz, sizi görenlerin, duyanların en azından psişik bir vakayla karşı karşıya oldukları zehabına kapılmasına yol açmaz mısınız? Sözgelimi, bir şehit cenazesinde kahkahalarla gülün bakalım. Nasıl anlaşılırsınız? Uzatmayalım, her şeyin aşırısının zararlı olduğu hadis-i şerifi çerçevesinde kalbin de aklın da makul saydığı bir ilkedir bu.
30.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|