İçine girdikçe birbirini tamamlayan ve destekleyen yeni projeksiyonlar önümüzü açmaktadır. Bunları yazmaya devam edelim.
20- Sosyal hayatın tanziminde ve siyasetin demokratik yönetiminde insanların maddi ve manevi güvenliğini sağlayacak olan sulh/barış projeksiyonu da önemli bir açılım vermektedir. Dinimizin barış ve huzur veren mesajları, müminin dünyasında hayata güven ve beraberlik katarken, bunun tesisi için toplum temelinde vicdanlara hitap eden irşat edici tebliği, yüceliğinin emaresidir.
İslâm’ı terörle eş değer göstermeye çalışan Batı dünyasının menfî tavrı ile buna malzeme veren İslâm dünyasındaki radikal unsurlar, Müslümanların evrensel imajını gölgelemektedir.
İfsat edici/bozguncu güçlerin tezgâhları ve küresel etki alanları içinde bilgi kirleten kitle iletişim vasıtaları üzerinden ve sanat adı altında yürüttükleri fikir ve ahlâk dejenerasyonu, dindarları ve dinî hayatı ciddi anlamda etkilemektedir.
Çoğu zaman savunmasız kalmaktadırlar. Kültür bombardımanı, sefahatle gençlerin duygularını tahrip eden nefsanî haller ve medeniyet adı altında İslâm’la çatışan yeni hayat tarzları, iç sıkışmalarla birlikte gerginlikler meydana getirmektedir.
İslâm dünyasında idarecilerin maneviyat konusundaki lâkaytlıkları, ahalinin yeterince eğitimli olmaması ve seçilenlerin demokratik teamüllerle katılımı arttırıcı usullere yanaşmamaları, ayrı bir huzursuzluk ve çaresizlik kaynağı olmaktadır.
Hal böyle olunca, hem Doğunun müstebit mizacı, hem Batının hilekâr siyasetleri ve aldatmaları, Müslüman halkları çoğu zaman kontrolü zor tahriklere götürmektedir. Fark ettiği oyunlar ve siyasî tezgâhlar karşısında akıldan ziyade hislere hitap eden siyasî çıkışlar ve fanatik tavırlar revaç görmektedir.
Toplumu gerdiren, zaman zaman dinle siyasetin birbirine karıştırıldığı ve hırsla birlikte akıl tutulmasına götüren çatışma ve şiddet eğilimleri, barış ve huzur vaad eden İslâm’ın doğru anlaşılmasını ve meraklılarına hidayet sunmasını tereddütlü hale getirmektedir.
Küresel terörün akıl ve ruh sağlığını bozan bu tehdidi Bediüzzaman, “Şimdi küre-i arzda herkes ya kalben, ya ruhen, ya aklen, ya bedenen gelen musibetten hissedardır, azap çekiyor” teşhisiyle ortaya koymaktadır.
Buradan hareketle, bilhassa İslâm dünyasında, hassaten Irak, Filistin ve Afganistan’da işgal ve katliamların ürpertici sonuçları, İslâm’ın kalbini yaralamaktadır. Makul ve masum görünen direnişler bile, ülkeleri sathında yeni terör dalgalarına sebep olmaktadır.
Otuz yıldır terörle ve iç fitnenin Güneydoğudaki hazin tablosuyla yaşayan ülkemiz ise, terörden ve huzur bozucu cinayetlerden fazlasıyla mustariptir.
Öyleyse, muhabbeti tesis edecek şekilde, kendi görüşlerini ve düşüncelerini önemseyen her mümine düşen, “Mesleğinin muhabbetiyle yaşamak” ancak “Başkasını tahkir etmeden” kabullenmek ve ortak noktaları çoğaltmaya çalışmaktır.
Birlik içinde yaşamayı sağlayacak tevhid inancını ve buna dayalı eminlik içinde emanete sadık bir sorumlulukla cemiyette emniyeti temin edecek yaklaşım ve düşünceleri fiilen yaymak gerekir.
“En güvenli yol barıştır” hükmü, fazlasıyla bir ihtiyaç olarak sosyal yaralarımızı ve kalbî arızalarımızı tedavi edecek bir mahiyet arz etmektedir. İslâm’ın şiddet yanlısı olmadığını, ikna ve irşad esaslı bir merhamet ve şefkat dini olduğunu göstermek zamanıdır.
Siyasî barış, sosyal adaletle mümkündür. Temsillere ve farklılıklara gereken itinayı göstermekle, hatta farklılıkları, huzuru bozmamak şartıyla desteklemekle barış ve huzur temin edilebilir.
Bediüzzaman’ın “Asayişin manevî bekçileri” dediği Nur Talebeleri, uzun geçmişlerinde bunu fiilen ispatlamış bir kitledir. Bu yönüyle, İslâm ve demokrasi, hikmet ve şefkat, akıl ve kalp, huzur ve teşebbüs, birey ve toplum, cüz’i irade ve ortak akıl gibi kavramaların ortak dilini kurmuş, beraberliklerini temin etmiş ve bunları mezcederek, köklü barışı müminin dünyasına nakşetmiştir.
Risale-i Nur, bu yönüyle, gerdirmeyen, tahrik etmeyen, başkasını kötülemeyen, fesat ve çatışmaya müsaade etmeyen, kudsî İslâm dâvâsını şahsî ve siyasî nüfuz temininde kullanmaya müsaade etmeyen müspet metotlarıyla, yer küremizin barış tohumudur.
28.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|