Sonunda sormamız icap eden bir soruyu en başta soralım: Medya yürümekte ısrar ettiği bu yanlış yoldan ne zaman dönecek? Medyanın ‘din’ konusunda iyi imtihan vermediği her fırsatta gözler önüne seriliyor. Medyaya, “ekonomi danışmanı”ndan çok daha önce ‘din konusunda danışman’lar gerekiyor. Bu ihtiyacı dile getiren ‘uzman’lar var, ama maalesef şimdiye kadar onları dinleyen olmadı...
Yine medya, yine cehalet dolu haber, yine karalama... Dün bir gazetede yer alan, cehaletin ve karalamanın son örneği oldu. Habere göre,
Isparta Ülkü İlköğretim Okulu’nda görev yapan Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmeni, sekizinci sınıf öğrencilerini, kendisinin dağıttığı, Said Nursî’nin sözlerinin yer aldığı notlardan sözlü yapmış. ‘Durumdan vazife’ çıkaran Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Şube Başkanı da, konu hakkında ‘suç duyurusu’nda bulunmuş. (Milliyet, 29 Haziran 2007)
Haberde şu bilgiler de yer alıyor: (Öğrencilere dağıtılan notlarda) Said Nursî’nin “Gözlerin zinası bakmaktır”, “Cennet, kılıçların gölgesi altındadır”, “Çok gülmek kalbi öldürür” gibi ifadelerinin yer aldığı belirtildi. (Öğretmen) daha sonra bu notlardan öğrencilerini sözlü yaptı.
Haberin devamında, Bediüzzaman Said Nursî için olumsuz ifadeler de yer alıyor ve konu hakkında soruşturma başlatıldığı beyan ediliyor.
Bir defa, haberde ‘Said Nursî’nin sözleri diye bahsedilen hakikatler, hadis-i şerif meâlleridir. Meselâ, “Cennet kılıçların gölgesi altındadır” şeklindeki ifade, muteber hadis kitaplarında yer alır. (Bkz.: Buhârî, Cihad: 22) Tabiî bu hadis-i şerifin mânâsı, yorumu işin ayrı bir yönüdür. Ama işin içinde ‘kılıç’ sözü geçiyor diye hadis-i şerifi yanlış anlamak ve yorumlamak, başka mânâlar çıkarmak kökten yanlıştır. Bütün bu itirazların ortak bir noktası var: Din konusunda cehalet, evham ve korku. Belki, “din düşmanlığı” demek gerekecek, ama bu sözden çok alındıkları için “cahillik”lerine verelim, daha iyi...
Hadis-i şerifleri ve onlara uygun ‘mânâ’lar ihtivâ eden sözleri, beyan ve tesbitleri ‘suç unsuru’ olarak kabul etmeyi reddediyor ve bu konuları gündeme taşıyanları da kınıyoruz. Sadece ‘cahil’liklerine vermekle de iş hallolmuyor. Çünkü burada ve benzeri durumlarda ‘iyi niyet’ olmadığı anlaşılıyor.
Bakınız, okullar tatile girmiş ve bir ‘din dersi’ öğretmeninin yaptığı ifade edilen bir ‘sözlü’den kriz ve kargaşa çıkarmak isteniyor. Bir din dersi öğretmeninin, haberde bahsedilen hadis-i şerif ve güzel sözlerden öğrencilere bahsetmesi kadar tabiî bir şey olabilir mi? Böyle bir ‘yardımcı ders bilgisi’ni öğrencilere dağıtan öğretmen “Kimya öğretmeni” olmuş olsa, itirazların belki bir anlamı olabilir. Ama söz konusu ‘ders notu’nu dağıtan ‘din dersi’ öğretmeni ve dağıttığı notlar da zaten ‘din/ İslâm’ konusunda. Öğretmenlerin bu kadarcık ‘inisiyatif/tercih’ hakkı olmayacak mı? Değilse, nerede kaldı ‘hür düşünceli beyinler’ yetiştirmek?
Haberde itiraz edilmesi gereken konulardan biri de Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin yanlış tanıtılmaya çalışılmasıdır. Bütün ömrünü milletin ‘iman selâmeti’ için vakfeden bir büyük İslâm âlimini “cumhuriyet karşıtlığı” ile suçlamak ‘yalan’dan da öte ‘iftira’dır. Bu iftiraya Üstad Bediüzzaman hayattayken cevap vermiştir: “Sizler dünyaya gelmeden ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder.” (Târihçe-i Hayat, s. 357)
‘Balon’ haberler üzerinden Bediüzzaman’a hücum edenler, son tahlilde kaybetmeye mecbur ve mahkûmdurlar. Güneşe üfleyenin nefesi tükenir ve yorgun düşer...
30.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|