“Allah’ım, Muhallim’i bağışlama!”
Bu Resûl-i Ekrem’in (asm) Muhallim Bin Cessame’ye yaptığı ender bedduâlarından biriydi. Muhallim, bu bedduâyı duyduğunda af dilemek için Peygamberimize (asm) gelmiş, fakat Peygamberimiz (asm) “Allah seni affetmiyor” buyurmuştu. Gözyaşlarıyla huzurdan ayrılan Muhallim yedi gün geçmeden ölmüş, defnettiklerinde de toprak onu dışarı fırlatmış, kaç defa koydularsa yer kabul etmemiş, iki taş ortasında sağlam bir duvar yapıp öylece yer altında gizlemişlerdi.
Durumdan haberdar olan Kâinatın Efendisi (asm) “Toprak, arkadaşınızdan daha kötülerini kabul ettiği halde Allah ibret olsun diye böyle yapmıştır” buyurmuşlardı. Olay üzerine Nisâ Sûresi’nin 94. âyeti nâzil olmuş, mü’minlere savaşa çıktıklarında son derece dikkatli davranmaları emredilmiş, Müslüman olduğunu ifade için söz verene “Mü’min değilsin” denilmemesi emredilmişti.
Muhallim ne yapmıştı da yedi gün içinde ölmüş, toprak kendisini kabul etmemiş, Allah affetmemişti?
Muhallim bin Cessame, Ebû Katâde el-Haris b. Rib’iy gibi sahabelerin de içinde bulunduğu bir müfrezeyle birlikte Medine yakınlarında İdam mevkiine gönderilmişlerdir. Oraya vardıklarında Amir b. Edbad’a rastlamışlardı. Âmir samimi bir Müslümandı ve onlara İslâmın emrettiği tarzda selâm vermişti. Müfrezedekiler selâm verdiği için ona dokunmamışlardı. Ancak Âmir’le Cahiliye döneminden kin ve düşmanlığı bulunan Muhallim, elindeki okla onu öldürüp deve ve eşyalarına el koymuştu. Onun gadren öldürüldüğünü öğrenen Resûl-i Ekrem (asm), oldukça hiddetlenmiş ve kolay kolay yapmadığı bedduâlarından birini yapmıştı.
Bu olay, zulmen bir Müslümanı öldürmenin dehşetini nazara veriyor. Haksız yere cana kıymak, Kur’ân’ın ifadesiyle “bütün insanları öldürmek kadar” dehşetli. Hz. Osman bütünüyle haklı ve emrinde yedi yüz askeri olduğu halde, asilerle savaşması istendiği ve onları öldürerek isyanı önlemek mümkün olduğu halde, “Ümmet-i Muhammed içinde Resûlullah’a kan döken bir halef olmak istemem” demiş, ısrarla savaşmasını isteyenlere de “Benim için bir tek adamın kanının dökülmesinden Allah’a sığınırım” demişti. Abdullah bin Ömer’in de, fitne ve fesat dönemlerinde kendisine hilafet teklif edildiğinde, “Vallahi, bütün dünya malı karşılığında da olsa, benim yüzümden bir tek kişiyi öldürmenize bile razı olmam” dediğini biliyoruz.
Onların gözünde insanın değeri buydu.
14.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|