Cem Yılmaz İzmir’de bir sahnede... Her sözüne gülmeye alışmış seyirci, Yılmaz’ın sahne aldığı yerde sinek uçsa, kahkahayı basıyor.
Yılmaz sahnede bir ara:
“Aranızda tansiyon ölçen var mı?” diye soruyor. Salondan yine kahkaha kopuyor. Çünkü sözün arkasında bir espri var düşüncesi hakim.
Hatta seyircilerden biri,
“Otur geçer” diyerek mukabil bir espri patlatıyor.
Yılmaz:
“Ben ölüyorum, siz gülmeye çalışıyorsunuz” diyor ve sahneyi terk ediyor.
Olayın “mizah”sen olmayıp “ciddî”yeti sonradan anlaşılıyor.
Burada iki “açmaz” gördüm:
-Hem komedyenin içine düştüğü durum.
-Hem de seyircinin sahnedeki kişinin her sözüne önşartsız “gülme” refleksi...
Sahnedeki kişinin bir yakını öldüğünde bile “şov devam ediyor” mantığıyla hareket ederek, seyircilere ne pahasına olursa olsun, gösteri sunma isteği onurlu bir davranış biçimi...
Ancak medyanın dayattığı “insan tipi”ne ters. Çünkü medya öyle bir insan portresi ortaya koyuyor ki; şöhretliler çizgi roman kahramanı gibi... Yemez, içmez, hasta olmaz ve ölmez! Evlenmez çocuk sahibi olmaz, her daim gençtir, yaşlanmaz.
Halbuki böyle bir şey yok. Nihayetinde insan “şöhret” de olsa bir takım hususiyetleri olacaktır. Hasta olur, tansiyonu düşer veya çıkar. Tansiyon haplarıyla da bir insan pekâla yaşayabilir. Bunu gizlemenin veya deşifre olduğunda “ayıp”lamanın veya “vah vah” demenin bir anlamı yok.
Gelelim seyircinin tavrına. Hayat her daim gülmekten ibaret değil. Sahnede bile olsa, insanın başına binbir türlü şey gelebilir. Bazı “son”lar var ki, kaçınılmaz...
Bu sözümüz, hayatı her daim gülmek sananlara...
ÜSLûP VE AYAR
Okan Bayülgen ciddî programlarda bazan çuvallıyor. Galiba “şov” programıyla “söyleşi” programını birbirine karıştırıyor.
Misal, önceki hafta içi CHP’li Berhan Şimşek ve AKP’li milletvekili adayı Özlem Türköne’yi stüdyoya konuk aldı.
Durup dururken bir “sayın” tartışması çıktı ki, gereksizdi.
İki tartışmacının atışmasına “Özlem siyasette yeni” cümlesini kullanınca ortalık karıştı. Türköne, kendisinden “adı”yla hitap edilmemesini ve siyasette “sayın” ifadesinin kullanıldığını eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’i örnek göstererek hatırlattı.
Türköne, “Belki Amerikalılar böyle ismiyle hitap ediyor olabilir. Ama ben ne Amerikalı, ne de Meksikalıyım” diyerek tepkisini gösterdi.
“Ben televizyon figürüyüm, konuşan kafayım. Haberlerde çıkıyorum. Beni tanımanız lâzım” gibi ince göndermelerde bulunan Bayülgen’in sözlerini çok uzattığını düşünüyorum.
Velev ki, belli bir hata bile oluşmuş olsa, program yöneticisi her zaman programı tarafsız yönetmeyi bilmeli.
14.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|