Önce RTÜK’un “etik ilkeleri” konusunda gösterdiği performansı kutlarım.
Hele, Televizyon Yayıncıları Derneği ile birlikte, üstelik Kenan Işık’a okutturulması hoş...
Etik ilkelerini okuduğumda doğrusu yabancı olmadığım satırlara rastladım.
Şimdi RTÜK’un “ilkeleri”ni bir kenara bırakıp, bir başka medya kuruluşunun yazdığı ilkelere bakalım.
Diyor ki:
“Gazeteci, mesleki çalışmalarını her türlü çıkar ve nüfuz ilişkisinin dışında tutar, herhangi bir siyasi partide aktif görev almaz.”
Doğru.
Ancak... “Aktif görev almaz” ama ne yapıyorlar? Hükümet devirip yenisini getirme hakkını kendinde görüyor. Yani mesleki çalışmalarını her türlü çıkar ve nüfus ilişkisine dayandırıyor.
Diyor ki:
“Yayınlarda kimse ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi veya ilişkisi, dini inançları veya fiziki kusurları nedeniyle aşağılanamaz ve kınanamaz.”
Buyrun. Şu maddeyi alenen ihlal eden o kadar çok haber yaptılar ki... Başta, “Lisede namaz” haberi... İnsanları “namaz kılıyor” diye “suç”layarak inancından dolayı alenen rencide ettiler.
Diyor ki:
“Soruşturmacı gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler soruşturulmaksızın ve bundan ne sonuç alındığı belirtilmeksizin ve/veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz.”
Şiir gibi... Bu prensibi de az önce verdiğimiz örnekle zaten çiğnediler.
Diyor ki:
“Kişilerin özel yaşamı -ilgilinin açık veya kapalı rızası olduğu anlamanı gelen yaşam şekli ve kamu çıkarlarının durumları dışında- yayınlara konu edilemez.”
Bu maddeye baktığınızda hangi ünlü var ki, özel yaşamı ile ilgili yazı, görüntü ve haberlerden rahatsız olmasın...
Toparlayalım.
Çok izlenen veya çok okunan medya kuruluşların bile kendi “ilkeleri”ne uymadığını görüyoruz. Bu ilkeler niçin var? Cevabı basit: vitrinde bulunsun diye.
Dolayısıyla RTÜK “etik ilkeleri”ne dört elle sahip çıkmalı.
05.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|