Geride bıraktığımız iki hafta boyunca bu köşede, geçen beş yıl zarfında AKP için yazdığımız yazılardan bazılarını tekrar neşrettik. Yayın tarihlerini parantez içinde not düştüğümüz bu yazıların bugün de geçerliliğini koruduğu, birçok okurumuz tarafından da dile getirildi. Bu çerçevede gönderilen okuyucu mesajlarından bir kısmını yine sizlerle paylaşmak istiyoruz.
***
A. Nail: Yazılarınızı takip ediyorum. Diyecek bir lafım yok.
İkazlarınız, havayı koklayıp yaptığınız tesbitler çok yerinde. Uyarılara devam ediniz lütfen.
Doğruları ve memleketin başına gelebilecek olayları yazın ki; ibret alacaklar, ders alacaklar alsın. Sonra ah vah etmesinler.
Ama hiç olmazsa sizler “Uyarılarımızı demokratça yaptık” dersiniz ve en azından vicdanî olarak sorumlu olmazsınız.
***
E. Şahin: 29 Haziran’da çıkan “AKP ve kadın” başlıklı yazınızı objektif tenkid olarak değerlendirdim. Teşekkürler. Bunlar bu halleriyle kendilerini şefkat tokadına doğru götürüyorlar zannımca. Selâmlar.
***
N. Umran: Bizim Radyo’da mümkün oldukça yorumlarınızı takip etmeye çalışıyorum. “22 Temmuz’da tuzakları bozalım” çalışmasını da internet sitenizde satırbaşlarıyla okudum. Çok mühim. Bu çalışma kitapçık olarak yayınlanıp gazeteyle birlikte verilebilir mi? Oyumu AKP’ye vermeyi düşünüyordum. Radyoda sizi dinledikçe ve şu mühim çalışmayı görünce fikrim değişmeye başladı. Saygılarımla.
***
N. Yılmaz: Köşenizde dile getirdiğiniz görüş ve değerlendirmelerin tamamına imzamı atıyor ve sizi tebrik ediyorum. 50 yıldır bu dâvânın içindeyim. Çizgimizin ve fikirlerimizin doğruluğunun, geçen zaman içinde yaşanan hadiselerle defaatle teyid edildiği de ortadadır.
***
30 Haziran’da çıkan “Erdoğan nereye?” yazımız üzerine Kanada-Toronto’dan C. Uysal soruyor: “Lütfen siz izah edin. Din nedir? Araç kelimesi yerine hangi kelime konmalıdır?”
Cevap: Bir defa Erdoğan’ın din için kullandığı ve bizim eleştirdiğimiz “araç” kelimesi de “Din nedir?” sualinin karşılığı değil. Dolayısıyla, bu sualin “araç” yerine başka bir kelime bularak cevaplanacak basitlikte bir soru olmadığına dikkat edilmeli. Ancak illâ böyle bir kelime isteniyorsa, dinin temelini teşkil eden iman için Bediüzzaman’ın kullandığı “İman bir intisaptır, insanı Sâni-i Zülcelâline nisbet ediyor” (Sözler, s. 281) cümlesinde geçen “intisap” ifadesi, aranan mânâya çok daha uygun düşer.
Said Nursî diyor ki: “Ulûm-u imaniye, rıza-yı İlâhiyeden başka hiçbir şeye âlet olamaz. Güneş kamere peyk ve tâbi olmadığı gibi, saadet-i ebediyenin nuranî ve kudsî anahtarı ve hayat-ı uhreviyenin bir güneşi olan iman dahi hayat-ı içtimaiyenin âleti olamaz” (Tarihçe-i Hayat, s. 194). “Dini siyasete âlet etmek değil, belki (aksine) rıza-yı İlâhîden başka hiçbir şeye, hattâ dünyaya ve saltanata âlet etmemek bizim esas mesleğimizdir” (Emirdağ Lâhikası, s. 264).
08.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|