Her insan kendi adına istediği partiye oyunu vererek destek verebilir. Hatta oy vermenin ötesinde kendince beğendiği, sevdiği partinin başa gelmesi için her türlü faaliyetin içine girebilir, reklâmını yapabilir, propagandalarına katılabilir, başarısı için duâ da yapabilir.
Hatta her insan beğendiği veya kendi görüş ve düşüncelerine yakın bulduğu herhangi bir partinin üyesi olabildiği gibi, o partide açıkça siyaset de yapabilir, hatta beğendiği herhangi bir partiden milletvekili adayı, belediye başkanı adayı olup, milletten destek talebinde de bulunabilir.
Şu söylemeye çalıştığımız durumlar, demokrasiyle yönetilen her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de her vatandaşın vazgeçilmez en tabiî hakkıdır. Bunda garipsenecek, yadırganacak hiçbir durum olmasa gerek.
Şu söylediklerimizin Nur camiasını alâkadar eden bir yönü var ki, bu camiaya mensup her bir ferdin bu istisnâî durumu göz önünde bulundurması gerekir diye düşünüyorum.
Bu müstesna ve şerefli camiaya mensup her ferdin, çok iyi bildiği bir durum var ki, hiç kimsenin bu cemaat adına onları temsilen bilfiil siyasete girmemesi hususudur.
Bu camiadaki fertler kendi adlarına siyasete girmekte sair vatandaşlar gibi sonuna kadar serbesttirler, ama Nurculuk adına veya cemaati temsil adına hiç kimsenin siyasete soyunması doğru karşılanamaz.
Nur hizmetinin ve müntesiplerinin değişmez bir prensibi olan bu kurala, Bediüzzaman’dan günümüze kadar hemen her fert uyarak her hangi bir yanlışın içine girmedi diyebiliriz. Çünkü bu camianın her ferdinin çok iyi bildiği bir durum var ki, kâinatta en değerli, en şerefli bir hizmet olan iman Kur’ân hizmeti, cam mesabesindeki günümüz siyasî boğuşmalarına âlet edilemez.
Bilenlerin malûmu olan bu durumu böylece nazarlara verdikten sonra siyasî arenada daha çok nur camiâsını ve cemaatini alâkadar eden ve göz önünde bulundurmamız gereken başka bir hususu hatırlatmakta fayda mülâhaza ediyorum.
Seçimden seçime bir vatandaşlık vazifesi olan sandık başına gidip oy kullanmayı her insan ciddiye almalı ama nur camiasına mensup olan güzide insanlar daha bir ciddiye almalı diye düşünüyorum. Çünkü Bediüzzaman’ın talebeleri bir çok konuda olduğu gibi, oy kullanma işinde de ülke ve memleketin geleceği adına rey kullanırken tam bir isabet ve istikameti tutturmanın gayretinde olurlar.
Her mevzuda olduğu gibi siyasî parti tercihlerinde de yegâne rehberleri, güvenilir kaynakları Risâle-i Nur’daki Bediüzzaman’ın tesbit ve tavsiyeleri olduğu için onların bu noktada yanılma payları hemen hemen yok gibidir.
Risâle-i Nur’dan ve Bediüzzaman’ın her asra bakan yanılmaz, şaşmaz siyasî düstur ve prensiplerinden bîhaber olan sâir insanların belki de böyle bir şansları olmadığından, her zaman için isabet kaydetme şansları da yoktur. Siyasî tercihlerde sâir insanlara da bir nev'î yol gösterici, rehber konumunda bulunan ve onlara bir nev'î nokta-i istinat olabilme rolünü üstlenen Nur talebelerinin bu noktada çok daha dikkatli, çok daha isabetli olmaları önemli bir zarûrettir diye düşünüyorum.
Bu noktada yazımızın başında söylediklerimiz burada da geçerlidir. Yani kişi kendi adına, kendi görüş ve düşünceleri istikametinde istediği partiye oyunu vererek, destekte bulunmakta sonuna kadar hürdür. Şahsı adına rey vermekte hür olan insan, kendisini nur camiasının bir ferdi olarak görüp, Risâlelerdeki prensip ve düsturları rehber edinmeyi şiâr edinip, kabullenmiş ise, işte böyle bir durumda o kişi kendi şahsî görüşlerini bir tarafa bırakarak, rehber olarak kabul ettiği eserlerdeki tavsiyeler doğrultusunda hareket etmek durumundadır.
Daha açık bir ifade ile Bediüzzaman’ı ve eserlerini rehber olarak seçen ve o istikamette bir yaşantıyı benimseyen insanlar, Bediüzzaman’ın siyasî ve içtimâî düstur ve prensipleri istikametinde hareket ederek siyasî tercihlerini yapmaları gerekir diye düşünüyorum. Bu meyanda Bediüzzaman’ın siyasetteki tercihinin de, hak ve hürriyetleri savunan demokratlar olduğunu söylemeye gerek var mı bilemiyorum.
Dikkatle göz önünde bulundurmamız gerekli olan bir husus da şöyle: Rehber aldığımız Bediüzzaman’ın bu açık tavrına rağmen, beşer olmamız hasebiyle şu veya bu sebeplerden, şahsî kanaatlerimizi öne çıkararak uygun olmayan siyasî tercihlerde bulunduk. İşte o zaman da, hiç değilse böyle bir tercihin Bediüzzaman’ın tavsiyelerinden öteye kendimize ait bir tercih olduğunu itiraf etmekte fayda var. Bunun tersi olan bir durum manevî bir vebali beraberinde getirir diye düşünüyorum.
08.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|