İngiltere’de “sel” hayatı felç etti. Bir haftadır yağan yağmur, İngiltere’de hayatı olumsuz etkilerken “din adamları”ndan ilginç bir açıklama geldi. Church of England Kilisesi Piskoposları şöyle diyor: “Seller dünyanın ahlâksızlığa batmış olmasından dolayı Allah’ın verdiği cezadır.” Durun bitmedi, devam ediyorlar: “Batı tarzı yaşamla İncil’in doğrularından sapıldı... Her ne kadar doğal afetler masum insanlara zarar veriyor olsa da bunların sebebi dünyanın gittikçe İlâhî değerlerden sapması...” Hatta, Carlise Bölgesi Piskoposu, daha önce pek çok kişinin evsiz kalmasına yol açan fırtınaların başlıca sebebini söylerken, detaylandırıyor: “Batı medeniyeti İncil’deki öğretileri dışladı. Eşcinsel evlilikler de bunlardan biri.” Liverpool Piskoposu James Jones da: “Artık doğal afetler ve felâketler Allah’ın bir cezası olarak görülmüyor. Ancak aksine Allah bu şekilde bize neyin doğru olduğunu hatırlatıyor. Ne ekiyorsak onu biçiyoruz” diyor. Bu sözleri eğer ülkemizde söylemiş olsaydık, sadece “gerici”lik damgası yemez, üstüne üstlük bir de “hapis” cezasıyla ödüllendirilirdik(!). Ahlâksızlık mikrobu bizim ülkemizde de adeta teşvik ediliyor. Televizyon yayınlarında, özellikle yaz mevsiminin girmesiyle birlikte, “özendiriliyor.” Ana haber bültenleri “plaj bültenleri”ne dönüştü. Bu haberleri görünce, bazan bırakın “sel”i, başımıza nasıl taş yağmıyor diye hayret ediyorum.
ŞARAP FABRİKASINDA SEMAZEN
Semazenlik ayağa düştü ya... Parası olan bastırıyor, istediği yer ve mekânda “semazen” çevirtiyor. Güler Sabancı’nın sahip olduğu Şarköy’deki şarap fabrikasında bir düğün gerçekleştiriliyor. Bu düğünde damat Müslüman bile değil. Ama güya Türk geleneklerine uygun davullu zurnalı bir düğün yapılmış. Hemen ardından da Galata Mevlevîhanesi’nden gelen semazen grubu dâvetlileri “eğlendirmek” maksadıyla döndürüldü. “Galata Mevlevîhanesi” böyle bir düğünde niçin yer alır, anlamak mümkün değil. “Mevlevîlik” ve “semazen”lik gibi ritüelleri “ayağa” düşürdüler artık. Hz. Mevlânâ zamanında belli bir nizâma bağlı kalmaksızın dînî ve tasavvûfî bir coşkunluk vesilesiyle icrâ edilen sema, sonradan Sultan Veled ve Ârif Çelebi zamanında “disipline” edilmiş ve icra edilmiş. Sema, sembolik olarak, kâinatın oluşumunu, insanın dirilişini, Yüce Yaratıcı’ya olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip “İnsan- ı Kâmil” e doğru yönelişini ifâde eder... Böylelikle “sema” edenlere “semazen” adı verilmiş. Şarap fabrikasında yapılan “sema” gösterisi ne “aşk” ne de “insan-ı kâmil”e doğru bir yöneliş var? Mevlânâ Yılı münasebetiyle Hz. Mevlânâ’yı “bale” ile ananlar bile çıktı. Yapmayın, etmeyin. Barış ve hoşgörü adı altında yapılan bu “etkinlik”ler, ne hikmetse inancıyla müsemma olan insanlara değil, masalarda şarap deviren ve inancında samimî olmayan insanlara gösteriliyor. “Mevlânâ” ismine sahip çıkarak onun düşüncelerini “örseledi”ler. “Semazen”leri de içki masalarında meze yaparak güya “kültürel etkinliğe” indirgediler. Yazıktır, ayıptır, günahtır!
03.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|