Bir insan için imanla kabre girme, emaneti sağlam olarak teslim etme kadar önemli bir mesele olamaz. Bunun için yapılmayacak fedâkârlık olmaz. Çünkü iman bütün dünya saltanatına sahip olmaktan daha önemli iken, imansızlık ise bütün dünya saltanatı verilse yeri doldurulamayacak derecede bir hiçtir. Kâinatın Efendisi (a.s.m.) son sözü “Lâ ilâhe illallah” olan kimsenin Cennete gireceğini açıkça müjdelemiştir.1
Ölüm ânını yaşayan kişi o işe hazırlıklı olmaya gayret ettiği gibi o anda da Allah’tan ümit kesmemeli, rahmetini ummalı, Allah hakkında aslâ sû-i zanna girmemelidir. Çünkü Allah’ın rahmeti gazabını geçmiştir. Dilerse Kendisine ortak koşma ve kul hakkı dışında bütün günahları bağışlayabilir. Âyet-i kerimelerde buyurulur ki: “Ey günahta aşırı giderek kendi kendilerine zulmetmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah, bütün günahları affeder. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.”2 “Allah’ın rahmetinden ancak Onun âyetlerini ve Ona kavuşmayı inkâr edenler ümitlerini keserler.”3
Mü’min yaşarken korku ve ümit içerisinde yaşamalıdır. Emanetini teslim edeceği anda ümit yönüne ağırlık vermelidir. Rahmeti, keremi sonsuz, affedeci, bağışlayıcı bir Rabbimiz var. Resûl-i Ekrem (a.s.m.) vefâtından üç gün önce şu tavsiyeyi yapmıştı: “Sizden bir kimse Allah hakkında hüsn-ü zan beslemeden ölmesin.”4 İbni Ebi Dünya’da bu hadise, şu ilâve yapılmıştır: “Çünkü Allah’a sû-i zanlarıyla bir millet helâk olmuştur.”
Allahu Teâlâ da Rablerine hüsn-ü zan beslemeyen kimseler hakkında şöyle buyurmuştur: “İşte Rabbinize karşı beslediğiniz bu zannınızdır ki sizi helâk etti. Neticede hüsrana uğrayanlardan oldunuz.”5
İbni Mace’nin kaydettiğine göre, Resûlullah (a.s.m.) ölmek üzere olan bir gencin yanına varmış ve “Kendini nasıl buluyorsun?” diye sorduğunda genç, “Ey Allah’ın Resûlü, Allah’a karşı ümitliyim. Fakat günahlarımdan dolayı da korkuyorum” diye cevap vermiş. Bunun üzerine Peygamberimiz (a.s.m.), “Böyle korku ve ümit bir Müslümanın kalbinde bir araya gelmezler ki, Allah ona ümit ettiğini vermesin, korktuğundan da emin kılmasın” buyurmuş, genci teselli edip ümit aşılamışlardı.6
“Kul beni nasıl zannederse ona öyle muamele ederim”7 kudsî hadis-i şerifi de bizi hüsn-ü zanna sevk etmiyor mu? Şu hadis-i şerifi de hiç unutmamalıyız: “Sizden biriniz Allah’a hüsn-ü zan besleyerek ölürse Cennete girer.”8
Dipnotlar:
1- Kurtubî, Tezkire, s. 51. 2- Zümer Sûresi: 53. 3- Ankebut Sûresi: 23. 4- Suyûtî, Kabir Âlemi, s. 54. 5- Fussilet Sûresi: 23; Suyûtî, s. 54. 6- A.g.e. s. 54-57. 7- Buharî, Tevhid: 15; Tirmizî, Tevbe: 1. 8- A.g.e., s. 55.
03.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|