“Yanlış yerde duran iyi insan tehlikelidir.”
Günümüz dünyasında siyaset “adalet-i mahza” dediğimiz gerçek adaleti sağlamaktan uzaklaşmıştır. Çünkü nazarlar ve fikirler, dünya saadetini temine yönelmiştir. Kimse şahsî menfaatinden fedakârlık etmek istemiyor. Kalplerden Allah korkusu ve sevgisi çekilmiş, ahiret duygusundan uzaklaşılmıştır.
Bütün bunların neticesi olarak zühd ve takva azalmıştır. Zühd ve takva olmazsa “Hak ve adalet” de zorlaşır. Doğruluk ve hakperestliğin olmadığı bir toplumda adaleti nasıl sağlayacaksınız?
“Ahirzaman” dediğimiz bu dehşetli asrın mahiyetini tam bilen Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri bu zamanın doğru siyasetine “Ehven-i Şer” diyerek, “Demokratlara” destek olmuştur.
Bunun anlamı şudur: Siyasette mutlak hayır yoktur. Demokratlar, ehven-i şerdir. Diğerleri ise şerdir. Azamü’ş-Şer’den kurtulmak için ehvenü’ş-şerri kabul etmek aklın, ilmin ve şeriatın gereğidir.
Bu tablodan hayr-ı mutlak çıkacak olsaydı, Bediüzzaman onu mutlaka tavsiye ederdi. Nitekim “Ehven-i şer olmaz, biz hayr-ı mutlakız” diyenlerin hayırdan çok şerre sebep olduğu acı tecrübelerle anlaşıldı. Ehven-i şer olan demokratların kazanımlarını ve hizmetlerini korumada bile başarılı olamadılar. Bediüzzaman’ın haklılığı bir kez daha tescil edilmiş oldu.
“Vatan-millet-Sakarya” nutukları atarak, milliyetçilik edebiyatı yapıp, millete umut dağıtanların da vatan ve millet için zarardan başka elle tutulur faydalı bir icraat yapamadığı da acı tecrübelerle görülmektedir.
Bütün bu yanlışların müsebbibi, oy veren halk çoğunluğu olamaz. Çünkü toplum suçlanamaz. Ancak topluma yön veren, halkı aydınlatmakla görevli bilgili ve iyi insanların doğruyu göstermesi ve doğru yerde durması gerekir. Yanlış yerde duran iyi insan tehlikelidir. Onu gören başkaları da yanlış yerde yer alarak pek büyük yanlışlara sebep olmaktadırlar. Bu açıdan doğru insanların doğru yerde bulunmaları mühimdir. Siyasette doğru yer, “hak ve hürriyetlerin” herkes için gerekli olduğunu savunan ve genişlemesine katkıda bulunan, siyaseti halka hizmet olarak gören “Demokratik anlayış” etrafında toplanmaktır.
Siyasetin ideolojisi hizmettir. Hizmet eden milletin efendisidir. Demokratik anlayış hizmet anlayışıdır. Bunun için Bediüzzaman, “Memuriyet ve emirlik ise reislik değil, millete bir hizmetkârlıktır. Demokratlık ve hürriyet-i vicdan, İslâmiyet’in bu kanun-u esasisine dayanabilir” demektedir. (Beyanat ve Tenvirler, 1995-İst., s. 232)
Siyasette millete hizmet etmenin metodu, yolu ve yönetimi ise, “Müsavat, adalet ve hürriyet” prensiplerine sadakatle bağlı olmaktan geçer. Bu prensipleri ihlâl ederek millete hizmet mümkün değildir.
İyi insanlar, doğru metotlarla, doğru yerde durarak, millete hizmet aşkı ile siyasete girerlerse, faydalı hizmetler yapabilirler.
03.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|