Önce adı meşrûtiyet, cumhuriyet ya da demokrasi değildi. Seçim de yapılmıyordu. Ülke bir padişah tarafından yönetiliyordu. Ama kimse zaten mevcut yönetimin meşrûtiyet, cumhuriyet veya demokrasi olduğunu da iddia etmiyordu. Gül gibi geçinip gidiyorduk…
Sonra nedense isim değişikliği yapıldı. Yeni yönetim biçimimiz “cumhuriyet”ti. Yaşasın seçim vardı. Halka seçme ve seçilme hakkı verilmişti. Hatta sadece halka değil, başının açık veya kapalı olmasına bağlı olmaksızın kadınlara da bu hak verilmişti sanki. Ama seçim en az iki alternatif arasından yapılırdı. Bizde ise tek bir seçenek vardı ve onu seçmemizin cumhuriyet olduğu ileri sürülüyordu.
Dışarıdan kimi zorlamalarla başka alternatiflere izin çıktı. Ama bu kez de, herkesin, meselâ jandarmanın gözü önünde seçmemizi istediler. Seçtiklerimizi de gözden ve gönülden ırak bir yerde bizden habersiz sayacaklardı. Nitekim öyle de oldu.
Sonra bundan da vazgeçtiler. “Siz akıllı insanlarsınız. Yanlış yapmazsınız. Bakın size bir fırsat veriyoruz. Gizli oy kullanacaksınız, onu açık açık sayacağız. Bu iyiliğimizi de unutmayın” dediler.
Fakat “Biz adam olmayız”, gittik onları değil, başkalarını seçtik. Bu “kazığımızı” unutmayacaklardı. O zaman anlamışlardı, “Kimse işitmesin millet düşmanımız” gerçeğini. Bunu bir kenara yazdılar.
Ve bir gün ansızın, bizim seçmediklerimiz, biçim seçtiklerimizi kelepçeleyip götürdüler. Götürüp astılar.
Mesaj açıktı: Bakın böyle yaparsınız, böyle olur. Söz dinleyin azıcık.
Ama bizim söz dinleyeceğimizden emin olamadıkları için, seçtiklerimizi denetleyecek yeni kurullar, makamlar icat ettiler. “Canım böyle şeyler demokrasilerde olur. Yormayın siz kafanızı böyle şeylerle” dediler.
Biz yine akıllanmamıştık. Gidip olmadık kişileri seçtik. Önce bölmeye çalıştılar oylarımızı olmadı. Muhtıra verdiler. Yine olmadı. Darbe yaptılar. Yine olmadı.
Şimdi oturmuşlar, şu seçim meselesini halletmenin bir yolunu arıyorlar. Devletin dine alabildiğine müdahale ettiği rejim laiklik; kimi kurumların eylem ve işlemlerinin yargı denetimi dışında olduğu devlet “hukuk devleti” oluyor da, neden seçimlerin olmadığı bir rejim “demokrasi” olmasın.
Ah şu bizim kalın kafamız yok mu…
25.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|