Profesörün birisi, emekli olur. “Artık dinleneyim” diyerek köyden bir arsa satın alır, bahçeli bir ev yaptırır ve kalan ömrünü huzûr ile geçirmeye niyetlenir.
Ertesi gün, köyün çobanı, koyunlarının çan sesleri, “dehhh, düüüh, düüüürt” sesleriyle birlikte evinin yanından geçer, onu rahatsız eder. “Buradan geçme!” dese olmaz. Çobanı çağırarak şöyle bir siyaset uygular: “Bak Çoban Efendi, senin geçtiğin bu saatlerde, hattâ mümkünse daha erken uyanmam lâzım. Sen koyunlarınla geçerken daha da büyük gürültü yap. Hergün şu mağaraya hizmetinin karşılığı 2.5 lira koyacağım, oradan geçerken alırsın...”
Çoban mutlu, her gün geçer, gürültüsünü yapar ve parasını alır; gider. Bir hafta sonra “tık” parayı keser profesör! Birinci, ikinci günler “Belki unuttu!” diyerek tekrar geçer ve üçüncü gün de bulamayınca “Ben bu kadar zahmet ve sıkıntı çekeyim, seni uyandırayım, sen parayı yerine koyma, bir daha buradan geçersem Çobanoğlu demesinler bana!” der.
***
Siyaset, “ülke idare etme san’atı”, “devlet idaresini düzenleme”, “devleti yönetme bilimi” ve “yönetim bilimi ve san’atı” şeklinde tanımlanır. Toplum ve devletin sağlıklı yönetilebilmesi, ince bir diplomasi, tecrübe ve siyaset san'atı gerektirir. Dolayısıyla siyaset, meşrû yoldan sonuç alma san'atıdır. Bunun için ‘İktidar olmak ayrı bir şeydir, muktedir olmak ayrıdır’ denmiştir.
Benim elime müzik enstrümanını verseniz kulakları tırmalayan bir gürültü çıkarırım; aynı âletle müzisyen harika bir san'at icra eder! Aynı malzemeleri, aynı gücü kullanıyorlar, ama sonuçlar farklı! İşte demokrat ve liyakatli siyasetçilerle, sonradan demokrat, acemi ve liyakatsiz bir siyasetçinin arasındaki fark da böyledir!
Meselâ, siyasî rakiplerine, “Sen câhilin tekisin” demek yerine, “Size eksik bilgi ulaşmış” veya “Yanlış aktarılmış!” şeklinde bir ifâde, daha diplomatik ve etkili olmaz mı? Faraza rakibiniz, muhatabınız “yalan” konuşuyor! Veya, bazı konuları bilmiyor. Ona direkt olarak, “Yalan söylüyorsun? Yanlış biliyorsun!” tarzında bir üslûp kullanılabilir. Ama “Söyledikleriniz gerçeklere uymuyor!” veya, “Bu ifâdeler gerçek dışıdır!” demek de, aynı şeydir! Nezâket, muhatapları yatıştırıp saldırganlıklarını önleyip daha çok iknâ etmez mi?
Siyaset de sonuç alma san'atıdır. Eğer tecrübesizliğiniz, liyakatsizliğinizden dolayı sonuç alamıyorsanız, ona buna çatarak; “O engellemeseydi ben başaracaktım!” demek; sabiy-yi siyasetçi gibi mızmızlanmak, aczini itiraf etmekten başka ne mânâ ifade eder?
“Kardeşim, siyasette mahir, liyakatli ve tecrübeli olsaydın, bütün bunları hesap ederek ona göre strateji belirler ve sonuç alırdın? Değil idiysen, boyundan büyük işlere niye karıştın?” demezler mi?
25.06.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|