Bir şey ne tamamen iyi, güzel, mükemmel; ne de bütünüyle kötü, çirkin veya yanlıştır. Siyaset dahil hemen her meselede ölçümüz şudur: Eğer, iyi, doğru ve güzel yönleri fazla ise, iyidir. Keza, yanlış ve kötülükleri çoksa, çirkindir. Beşer şaşar, hata eder. Fıtratı icabı günaha ve hataya düşebilir.
Öte yandan, eşyada kusursuz ve her ciheti hayırlı şeyler, meşrepler, meslekler az bulunur. Her halükârda bazı kusurlar ve sû-i istimâller kaçınılmazdır. Çünkü ehil olmayanlar bir işe girseler, elbette sûiistimal ederler. Fakat, Cenâb-ı Hak, âhirette amelleri muhasebe düsturuyla, adalet-i Rabbâniyesini, hasenat (sevap) ve seyyiâtın (günahın) muvazenesiyle gösteriyor. Yani, hasenat râcih (üstün) ve ağır gelse mükâfatlandırır, kabul eder; seyyiat râcih gelse cezalandırır, reddeder.1
Şimdi bu ölçü çerçevesinde, AKP’nin artıları, eksilerine, geçelim. Önce, “Acaba ‘AKP demokrat değil’ derken yanıldım mı?” sorusuna cevap verelim. Bunu test etmek için çevremde kendi çapımda mini bir anket yaptım. Özellikle AKP’ye oy verenlere, “Neden tercih ediyorsunuz?” sorusunu yönelttim. Kimi bir iki madde, kimi üç/beş madde olmak üzere aşağıdaki hususları sıraladı:
* Ekonomik istikrarı sağladı. (Her ne kadar Kemal Derviş’in IMF programını aynen uyguluyorsa da...)
* Enflasyonu düşürdü.
* Fakirleri TOKİ ile ev sahibi yapıyor.
* Duble yollar yaptı.
* Esnaf, Halk Bankası’ndan bir kuruş kredi alamıyordu, şimdi faizler yüksek, ama, istediği kadar kredi alabiliyor.
* Hayvancılığa büyük destek verdi.
* Hastaneleri (SSK, Bağ-Kur) birleştirdi.
* Küçük yiyicilerin önüne set koydu (büyükler yemeye, havadan para kazanmaya devam ediyor!), büyüklerine güç yetiremedi!
* AB konusunda son zamanlarda durakladı, ama, iyi kanunlar çıkardı…
İşte gördünüz; bütün değerlendirme ve artılar ekonomi üzerine, ekmek üzerine! Yazık ki, insan hak ve hürriyetleri için beklentileri de, çabaları da yok.
Hatırlayacaksınız; üniversiteden atılan on binlerce ve çevreleriyle yüz milyonlarca insan, muhteşem hak arama mücadelesi verip yasakçılara kök söktürürken AKP iktidar olunca, hak arama mücadeleleri “tıss!” diye kesildi. Oysa, hürriyeti “makine-i hayatın buharı” olarak gören Bediüzzaman, “Ben ekmeksiz yaşarım, ama hürriyetsiz yaşayamam”1, “Hayatımda en esaslı düstur, hürriyetimdir”2 diyerek, ömürboyu istibdata, diktatörlere karşı duruşunu değiştirmedi!
Başbakan Erdoğan, “Başörtüsü için söz vermedik!” demişti. Acaba, bırakın mücadeleyi; söz bile vermemeleri bu bezde tarakları olmadığını göstermez mi?
Gerçi, AKP’nin diğer kurmayları “Başörtüsü namus borcumuzdur, halledeceğiz!” dedilerse de durum şudur:
* Başörtülüler üniversite imtihanlarına bile alınmadı!
* Meslek okulu katsayısı meselesi halledilemedi.
* Kur’ân kurslarına gitme problemi duruyor.
* YÖK ise en büyük handikap…
* Şemdinli olaylarına asker karıştı, üzerine gidilmedi. İsmi karışanların görevden alınması gerekirken, bilâkis taltif edildi! Belki de bütün bunlar askerin, derin devletin peşine takılmış olmak değil de, ben yanılıyorum! Haklarını yemeyelim, halletmek için bir adım ileri attılar; üç adım geri! Mücadele, diretme yerine temel meseleleri buzdolabına kaldırdılar. Gerginlik olsun istemediler. Sonunda görüldü ki, bu da boş bir kuruntuymuş; öyle bir gerginlik ki, ülke kaosa sürükleniyor. Demek verilen tavizler boşa mı gitmiş!
Aslında AKP’yi “Demokrat değil!” diye eleştirirken (tabiî ki, oy verenleri değil, kurmaylarını ve sürükleyici omurgayı kast ediyoruz); hürriyetçi, demokrat bir gelenekten, böyle bir mücadeleden gelmediğini kast etmiştik. Yine haksızlık yapmayalım; kıstas şöyle olmalı değil mi? İktidara verilen güç ile bu güçle orantılı yapılan işleri kıyaslamak! Daha doğru bir ifade ile yapılamayan işleri! Anayasa’yı bile değiştirecek güç sahibi bir iktidar iken, muktedir değilse; bir problem yok mu? Peki, bu güçle halledemediğini, bundan daha küçük—haydi buna denk farz edelim—bir kuvvetle nasıl yapacak?
“Toplumsal mutabakat mı arayacak, kurumsal mutabakat mı, demokratiksel veya vatandaşsal mutabakat mı!”
Hazmı zor bir eleştiri daha: Acaba Halk Partisi iktidar olsaydı, bu problemlere daha başka ne kadar ilâveler olurdu ki! Aman, şakası da kötü, Allah CHP’yi iktidar etmesin!
Şimdi dahilî bir eleştiri: Sıradan vatandaş kıstas olarak “ekonomiyi, ekmeği” baz alabilir. Bunun için AKP’ye oy verenleri saygıyla karşılarım; bu onların tercihi! Ama, maddî menfaat beklemeksizin hak ve hürriyetleri, demokratları, “millet, vatan ve Kur’ân hesabına” destekleme dersini, ihtiyat kuvveti olma ikazını Bediüzzaman’dan alanlar “hürriyetsiz nasıl yaşar!” Kaldı ki, asıl problem ekmek, ekonomi değil! Eğer gerçek hürriyet ve demokrasi olursa, ekmek de olur! Hem de gayet pişmiş ve tam gramajlı!
Dipnotlar: 1- Mektûbât, s. 430; 2- Divan-ı Harb-i Örfi, s. 45.; 3- Emirdağ Lâhikası-I, s. 7.; 4- Münaâzarat, s. 17.
20.06.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|