TSK-neocon ilişkileri gündeme gelmişken, aynı çeteyle AKP’nin ilişkilerini es geçip gözardı etmek herhalde doğru bir tavır olmaz.
Gerçek şu ki, AKP yola çıktığı günden itibaren neoconlarla iyi bir diyalog kurmaya çalıştı.
Erdoğan’ın, partisini iktidara getiren 3 Kasım seçiminden bir gün sonra, o zaman ABD Savunma Bakan Yardımcısı olan Wolfowitz’e yazdığı belirtilen mektup bunun belgelerinden biri:
“Bu mesajımı, ortak dostlarımız aracılığı ile size direkt olarak iletmek istiyorum. Şuna eminim ki, şimdiye kadar hiç olmamış bir şekilde birleşerek, ülkelerimizin en yüksek menfaatleri için birlikte çalışabileceğiz. Bu amaç için mümkün olan en kısa sürede General Özkök’le gizli ve özel bir toplantı yapma fırsatı bulacağımı ümit ediyorum. Şahsî cep telefon numaram şudur: ... Bu yardımınız ve ülkeme olan geçmiş dostluğunuz için çok teşekkürler. Sizinle şahsen tanışmayı ümit ediyorum...” (Star, 17.1.05)
Bu mektubu yazdığında, başkanı olduğu parti sandıktan iktidar olarak çıktığı halde kendisi yargı engeli sebebiyle milletvekili dahi olamayan Erdoğan, birkaç gün sonra Beyaz Saray’a davet edildi, Bush tarafından ağırlandı ve döndüğünde, hakkındaki siyaset yasağı kaldırılarak milletvekili ve başbakan olmasının yolu açıldı.
Sonraki süreçte, neocon kıskacındaki Bush’la hep sıcak bir ilişki içinde oldu. Bu sıcaklık ailevî temaslara da sirayet etmiş olmalı ki, Bush’un ikinci defa seçilip seçilemeyeceğini henüz kimsenin kestiremediği günlerde Emine Erdoğan Bush’un tekrar kazanacağından emin olduğunu söyledi.
2004 Haziran’ında, bir neocon projesi olan BOP’un eşbaşkanlığının Türkiye’ye tevdi edildiği G-8 zirvesinde Bush’un Erdoğan’a, sırtını sıvazlayıp “Büyük adamsın” iltifatında bulunması da bu sıcaklığın bir diğer göstergesiydi.
Gerçi 1 Mart tezkeresinin Meclisten geçirilemeyişi, Erdoğan’ın Irak’taki ABD ve Filistin’deki İsrail katliamlarına karşı zaman zaman yaptığı sert çıkışlar, neocon çetenin, bugün AKP’ye karşı topyekûn taarruzunu netice veren homurdanmalarına yol açtı, ama AKP neocon öfkeyi teskin için her tavizi vermekten geri durmadı.
Meselâ 1 Mart tezkeresinin reddiyle ortaya çıkan durum, Irak’taki ABD güçlerinin ihtiyacı olan lojistik desteğin, yoğun şekilde Türkiye üzerinden teminiyle büyük ölçüde telâfi ediliyor.
Aynı şekilde, İsrail’e karşı arada bir tribünlere yönelik keskin söylemler sarf edilirken, bu ülke ile ilişkilerin en parlak döneminin AKP iktidarında yaşandığı, İsrailli yetkililer tarafından defaatle dile getiriliyor. Ve İslâm âleminin İsrail’e uyguladığı tecridi kırmakta da AKP kullanılıyor.
Beş yıllık iktidarında başörtüsü yasağını kaldıramayan AKP’nin İKÖ platformlarında diğer İslâm ülkelerine kadın hakları dersleri vermesi ise BOP çerçevesinde üstlendiği görevlerin ironik ve acınası tezahürlerinden birini oluşturuyor.
Ama sarf ettiği bunca çabaya rağmen AKP yine de, fena halde öfkelendirdiği neoconlara yaranamıyor. AKP liderinin bir danışmanının yine bir neocon kuruluşun toplantısında “Erdoğan’ı deliğe süpürmeyin, kullanın” diye dil dökmesi dahi netice vermiyor, aksine ters tepiyor.
Zira “Aç canavara sevgi merhametini değil, iştahını açar, diş ve tırnağının da kirasını ister.”
20.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|