Demokrat Nur Talebeleri
Risâle–i Nur Külliyatına dahil olan Emirdağ Lâhikası isimli eserde, gerek tarif itibariyle ve gerekse imza yerinde "Demokrat Nur Talebeleri" ifadesi açık bir şekilde zikrediliyor. Üstelik, mükerrer surette...
Meselâ, aynı eserin 422. sayfasında "Sayın Adnan Menderes" hitabıyla başlayan mektupta, isimleri tek tek zikredilen 14 Nur Talebesi, kendilerini Demokrat Partinin hem mensubu, hem de âzâsı olarak takdim ediyor.
İşte, o "Demokrat âzâlarından Nur Talebeleri"nin isimleri: "Mustafa, Nuri, Nuri, Hamza, Süleyman, Hasan, Seyda, Receb, İbrahim, Faruk, Muzaffer, Tahir, Sadık, Mehmed."
Bu listede ismi geçen Emirdağ'lı Hamza (Emek) merhumun hatıralarını, yıllar önce ve yaklaşık 300 kişinin huzurunda bizzat kendi lisanından dinleme bahtiyarlığını yaşadık, söylediklerine yakînen şahit olduk.
Hamza Emek Ağabey, o mümtaz meclisin huzuruna çıkarak şunları söyledi: "Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin tensib ve tasvibiyle, Demokrat Parti Emirdağ İlçe Teşkilâtında vazife aldık. Bir gün Mehmed Çalışkan'la beni çağırdı ve 'Kardaşlarım, sizler benim ve Risâle–i Nur'un bedeline Demokrat Partiye kaydolun' dedi. Biz de kaydolduk ve bilâhare yine onun izni ve rızasıyla Teşkilât Başkanlığı vazifesinde bulundum. (...) Bazı kimseler, dedikodu şeklinde yaydılar ki, 'Üstad, Demokratları terk etti, onlardan yüz çevirdi, desteğini geri çekti, vesaire...' Bunun aslı esası yok. Üstad, zaman zaman Demokratlara kızıp hiddet etmekle beraber, yine de onları desteklemeye devam etti, hele hele bir başka cereyana zerrece meyil göstermedi. (...) Üstad bir defasında, Demokratlardan mânevî desteğini çekmesi halinde, 'ortalığın karışıp altüst olacağı' şeklinde bir endişesini dile getirdi. Maalesef, Üstad'ın vefatından iki ay kadar sonra (27 Mayıs), ortalık karıştı, bundan da devlet ve millet olarak çok büyük zarar gördük. Yaşananlar, Üstadımızın endişesini doğrulamış oldu." (Not: Aktardığımız bu bilgileri te'yiden, ayrıca bakınız: Son Şahitler–2, s. 421–427)
Bayram Yüksel'in hatıraları
Üstad Bediüzzaman'ın has talebelerinden Bayram Yüksel'in bu hususla ilgili hatıralaları da, yukarıda aktardıklarımızla aynı paralelde. Her ikisi de birbirini te'yit ve te'kid ediyor.
Sağlığında kendisinden şifâhen de dinlediğimiz Bayram Ağabeyimizin söz konusu hatırâ notlarını, dilerseniz yazılı bir kaynaktan aktaralım. İşte, Son Şahitler–3'te yer alan ifadelerinden bir bölüm: "(Halkçılar gibi) Demokrat milletvekilleri de Üstadın ziyaretine gelirlerdi. Üstadın onlarla görüşmesi ise (Halkçılardan) daha farklıydı. Onlara, 'Biz Nurcular, sizi destekliyoruz. Ben sizi tutuyorum' derdi. Misâller verirdi. 'Hamza Emek benim talebemdir, hem de Demokrattır' diye Demokratlara anlatırdı."
Bayram Yüksel'in, yine siyasî mevzularla ilgili olarak merhum Zübeyir Ağabeyden aktardıkları da çok dikkat çekici. İşte anlattıklarından kısacık bir bölüm:
"Zübeyir Ağabey, müstesnâ idi... Bizler Üstadımızın, Risâle-i Nur'un tarz-ı hareketini, ihlâs, istiğna, mahviyet, fedakârlık, kahramanlık, iktisat; kardeşlerine karşı tevazu, şefkat, düşmanlara karşı ise, şecaat, cesaret derslerini Üstaddan sonra Zübeyir Ağabeyden aldık.
"Allah ebediyyen razı olsun. Allah, dünyada olduğu gibi, âhirette de Nur Üstadımızın hizmetinden ayırmasın. Kendisinden çok istifade ettik. Sahabelerin isâr hasletine tam mazhardı.
"Risâle-i Nur ve Üstad uğrunda kendisini binler parça da etseler, o, yine Risâle-i Nur diye kalkardı.
"Onda, Risâle-i Nur'a ve Üstadımıza karşı öyle bir bağlılık vardı ki, katiyyen taviz vermezdi.
"Millî Nizam Partisi kurulduğunda (1969) da hiç taviz vermedi. Daima Nur'un içtimaî hayatımıza dair derslerini anlatırdı. ‘Ama Ağabey, bunlar Müslüman değiller mi? Bunlar kardeşlerimiz değil mi?’ dediğimizde, ‘Bunlar Üstadı anlayamamışlar. Bunlar bilmeyerek Nur Talebelerini parçalıyorlar, çok, pekçok zarar veriyorlar’ diyordu.
“Zübeyir Ağabey, Risâle-i Nur prensiplerine aykırı hareketlere katiyyen müsamaha etmezdi: ‘Nur Talebelerini parçalamak isteyenler, Risâle-i Nur’un düsturlarını bilmiyorlar, bize siyasî bir gözle bakıyorlar, baktırıyorlar... Biz, Üstadımızdan böyle dersimizi aldık. Lâhikaları okumuyorlar, okumak istemiyorlar veya anlamak istemiyorlar. Bu hayat-ı içtimaiyeye dair mektupları bize Üstadımız ders vermedi mi? Bunları bize Üstadımız yazdırmadı mı? Biz bunların hepsini de biliyoruz ve Üstadımız bu meselelere ne kadar ehemmiyet veriyordu, onu da biliyoruz. Bunlar Üstadımıza tek taraflı bakıyorlar. Üstadımız vazifeli. Üstad, her cihetle Üstad değil mi ki, bunlar başka bir çığır açmak istiyorlar? Nur Talebelerini siyasî yapmak istiyorlar’ diyor ve bunlara çok üzülüyordu."
Zübeyir'in tarzı ve Necip Fazıl ekolü
Hayatı ve herşeyiyle Üstad Bediüzzaman'a ve onun eserlerine kemâl–i sadâkatla bağlanan Zübeyir Gündüzalp'in, Üstad'ın vefatından sonraki siyasî cereyanlara bakışını ve yeni gelişmeler hakkındaki değerlerdirmesini, yukarıdaki hatıradan da anlamak mümkün.
Yakın tarihimizin çok acı bir gerçeği şudur ki: İkisi de âlim olan hocaları, fikren, mesleken ve meşreben hiç uyuşmayan, hatta tam bir zıtlaşma içinde ömrünü tamamlayan Necip Fazıl ile Zübeyir Gündüzalp'in kendileri de, siyasî ve içtimaî meslek–meşrep noktasında aynı tarz üzere gittiler.
Üstad Bediüzzaman'ın talebesi olan Zübeyir'in siyasî çizgisi bellidir, alenidir: Demokrat Parti, Adalet Partisi...
Üstad'a muarız "İstanbul'daki ihtiyar hoca"nın talebesi olan Necip Fazıl'ın siyasî ekolü de bellidir: İki kanatlı Millet Partisi: 1. kanat Millî Nizam–Selamet Partisi ve 2. kanat olarak da zaman zaman Milliyetçi Hareket Partisi.
Bugün, bu her iki kanadın partileri de—türevleriyle birlikte—siyaset meydanındadır.
Şimdi, Zübeyir ile Necip Fazıl'ın siyasî tarzlarını mizanın iki kefesine koyarak bakalım ve meselâ şu suâlin cevabını bulmaya çalışalım: "Siyasî kökenleri itibariyle Nizam–Selâmet'ten gelen ve tâ başından beri her biri birer Necip Fazıl hayranı olan bugünkü AKP'nin kurmay kadrosunun tepesindeki meselâ ilk üç adamın (Erdoğan, Gül ve Arınç) ağırlıklı tercihi, sizce hangi yönde olur? Yani, bunlar 'Zübeyrî çizgi'ye mi yakın durur, yoksa, 'Necip Fazıl ekolü'nü mü tercihe şâyân görür?"
Kanaatimizce, bu muhim suâlin tahkike dayalı bir cevabı bulunabilirse, büyük ölçüde bugünkü hal ve zihin kargaşasının da önüne geçilmiş olur.
20.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|