Ateist, inançsız insanlara göre ölüm bitip tükenme, her şeyin sona ermesidir. Oysa zerreden kürelere kadar bütün kâinatı insanın emrine veren, her işinde sayısız hikmet ve faydalar gözeten Allah, kâinatın meyvesi, özü, hülâsası, küçültülmüş bir modeli olan insan gibi bir varlığı yokluğa, hiçliğe atmaz, ona bu dünyada sayısız ikramlarda bulunduğu gibi kabirde de, ahirette de gözlerin görmediği, kulakların işitmediği nimetler ihsan eder.
Evet, ölmekle hayat sona ermez. Kabir âlemi dediğimiz başka bir âlemde oranın şartlarına uygun bir tarzda devam eder. Bedenen değil, ruhen bir hayattır bu.
İhlâs Risâlesi’nin ikinci kısmında ihlâs sırrıyla samimî bir dayanışma, birlik ve beraberliğinin sayısız faydalarına dikkat çekilip, “Hatta ölüme karşı en mühim bir siper, bir nokta-i istinaddır” denilir. Ölüm geldiğinde bir ruhu alır, ama hakikî kardeşlik sırrıyla, rıza-yı İlâhî yolunda, ahiretle ilgili işlerde kardeşleri adedince ruhları olduğundan, biri ölse, “Diğer ruhlarım sağ kalsınlar. Zira o ruhlar her vakit sevapları bana kazandırmakla manevî bir hayatı devam ettirdiklerinden, ben ölmüyorum” diyerek, ölümü gülerek karşılar. Ve ‘O ruhlar vasıtasıyla sevap cihetinde yaşıyorum, yalnız günah cihetinde ölüyorum’ der, rahatla yatar.”1
Ölünün, kabrinde, yardım bekleyen batmış bir adam gibi olduğuna; anasından, babasından, çocuğundan, samimî dostlarından kendisine gelecek duâları beklediğine parmak basan ve “Böyle bir duâ ona gittiğinde, bu onun için dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlı olur” buyuran Allah Resûlü (asm) bu duâlar sebebiyle dağlar gibi sevâp yığınlarının kabirleri üstüne yağacağını bildirir ve “Dirilerin ölülere hediyesi, onlar için ettikleri istiğfardır”2 buyururlar.
Ölülere yapılan duâlar, okunan Yasinler, Fatihalar, hatimler, onlar adına yapılan hayır ve hasenat mutlaka ruhlarına gider, faydalarını görürler. O kadar ki ölü ruhuna bağışlanan hediyelerden, hatta kimlerden geldiğinden bile haberdar olur. Amr b. Cerîr’in rivâyetine göre Resûl-i Ekrem (asm) buyururlar ki: “Kişi, ölü olan din kardeşine duâ ettiği zaman, bir melek o duayı onun kabrine ulaştırır ve şöyle der: ‘Ey gurbette kalan bu kabrin sahibi! Bu duâ, sana çok şefkat eden falan kardeşinden gönderilen bir hediyedir.’”3
Hadis-i şerifte dikkat çekilen bu gerçek birçok ehl-i keşfe’l-kubûra keşfolunmuş, rüyalarında malûm olmuştur. İbni Ebi’d-Dünya der ki: “Bir kardeşimi, ölümünden sonra rüyada gördüm. ‘Dirilerin duâsı sana ulaşıyor mu?’ diye sordum. ‘Evet’ dedi. ‘Vallahi, hem de nur gibi dalgalanarak geliyor. Sonra da onu giyiyoruz.’”4
Evet, kabirde de yardımlaşma devam ediyor. Ama asıl olan kendi amelimizle kendimizi kurtarabilmemiz. Sonra gelenler de birer hediye.
Dipnotlar: 1. Lem’alar, s. 223. 2. Hilyetü’l-Evliya, 2:325. 3. Suyûtî, Kabir Âlemi, s. 511. 4. A.g.e..
20.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|