3 Kasım 2002 seçimi öncesinde AKP için yaptığımız değerlendirmelerden pasajlar:
5 Eylül: Şu andaki görüntü, beş buçuk yıl zarfında kendi hedefleri açısından önemli başarılar sağlayan, ama bazı planlarını hâlâ gerçekleştirememiş olan 28 Şubatçı güçlerin yeni bir mevzilenme ve tahkimat hazırlığı içerisinde olduklarını gösteriyor. Ve Türkiye’de, AKP’yi önce parlatıp tuzağa çekme, sonra da bu partiyi bahane edip kullanarak, yarım kalmış 28 Şubat projelerini tamamlama gibi bir senaryo sahneye konulmak isteniyor. 28 Şubat, varlığını borçlu olduğu RP’den sonra, tıkandığı bir noktada tekrar güç ve enerji toplayıp devamını da AKP’ye bağlamış gibi görünüyor. 1995 seçimi öncesindeki RP rüzgârı, RP’nin başını çektiği Refahyol iktidarıyla birlikte 28 Şubat fırtınasına dönüşmüştü. Şimdi estirilen AKP rüzgârlarının da, seçim sonrasında şiddetli kasırgalara dönüşebileceği yolunda ciddî kaygılar var.
8 Eylül: Kapatılan AP’nin devamına geçit verilmeyince, dindar kitleler 80’li yıllarda ANAP’a, 90’larda önce RP’ye, sonra da MHP’ye yöneldiler. Ama bu yönelişler hep hüsranla neticelendi. 28 Şubat sonrasında ise aynı film AKP ile vizyona sokulmakta. Keşke aynı tuzağa bir kez daha düşülmese.
22 Eylül: “Başından beri ‘demokrasi ve insan hakları’nı önemsemeyen ve ülkelerle ilişkilerini tanzim ederken birinci planda kendi çıkarını gözeten (ABD’deki) Cumhuriyetçi yaklaşım, (...) 28 Şubat konjonktürünün 3 Kasım’dan sonra da devamını öngörüyor. Bu senaryoda AKP’ye düşen rol iki boyutlu. Bir boyutta bu partinin ‘yükseliş’i, ‘alternatif’ olarak pazarlanmaya çalışılan CHP’yi parlatmak için pompalanırken, diğer boyutta AKP Türkiye’nin 28 Şubat tünelinden çıkışını ertelemek için kullanılmaya çalışılıyor. Hasan Cemal'e ‘AKP türban gibi, alkollü içki gibi düğmelere olmadık şekilde basabilir mi? Türkiye’nin siyasal elitine, devlete, askere güven aşılayabilir mi?’ diyen Amerikalının sözleri buna işaret.
8 Ekim: Erdoğan halktan ‘anayasayı değiştirecek’ bir güç istiyor. Böylece tetikte bekleyen derin odakları, ‘Anayasayı değiştirmek sana mı kalmış? Tek bir harfine bile dokundurtmayız!’ şeklinde ifade edilebilecek bir teyakkuz pozisyonu almaya alenen tahrik ediyor. Bunun anlamı şu: 1995’te RP’yi birinci yapan milyonlarca oy 28 Şubat sürecinde nasıl bloke edilip işe yaramaz hale getirilmiş ve sahiplerini derin bir çaresizlik girdabında kıvrandırmışsa, aynı oyun şimdi AKP ile tekrarlanmak isteniyor.
22 Ekim: Siyasetin ‘rant ve menfaat kavgası’na dönüştürüldüğü günümüz ortamı, dindar kimlikleri de sür’atle dejenere edip aşındırıyor.
1 Kasım: Görünen o ki, güdümlü ve yönlendirme amaçlı anketlerle ve medya kanalıyla aylardır ilk sırada gösterilen AKP seçimden birinci parti olarak; tek başına iktidar olmaya, hattâ daha ötesinde anayasayı değiştirmeye yetecek çoğunlukla çıksa bile, ‘muktedir’ olamayacak.
2 Kasım: AKP’ye verilecek oylar, bloke edilip işe yaramaz hale getirilmeyi göze almak zorunda. Giderek tırmandırılacak bir gerilimin odağına şimdiden yerleştirilen AKP’nin, avantajı gibi gösterilen ‘hormonlu’ büyümesi ise, yakın zamanda en büyük handikapı olacak gibi.
24.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|