Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Haziran 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

En insanî davranış tarzımız



İnsanlığımıza en çok yakışan davranıştır bahsetmek istediğim. “En ahlâkî ve nizâmî hareket tarzı insanlar için hangisidir?” diye bir suâl sorulursa, insanlığın gerçek mahiyetine vakıf olan herkesin aklına o yüce davranış tarzı gelecektir.

Ona hazırlanmak için yapılan en küçük hareketten, onu sonuçlandıran en küçük harekete kadar sergilenmesi gereken bütün davranışların faydalılık durumu tartışmasızdır. Bu davranışın en azılı muhalifleri bile şimdiye kadar hiçbir yönünü tenkit edebilme imkânını bulamamışlardır.

İnsanı yaratan, onu yeryüzünün halifesi yapan Rabb-i Rahîm, insan için bu ibadet tarzını tayin etmiştir. Çünkü insanı en iyi bilen onun yaratıcısı olacaktır. Yaratan, yarattığı mahlûka nelerin lâzım olacağını, hangi davranışların hayatı için gerekli olduğunu çok iyi bilmektedir. Bunu düşünen hiçbir insan, insanların inandıktan sonra yapması gereken bu en önemli ibadetin ehemmiyetini, gerekliliğini inkâr edemez.

Bütün Müslümanların mükellef kılındığı, günlerimizin belirli saatlerinde ifa ettiğimiz ibadetlerin insan hayatına olumsuzluk veren en küçük bir yönünün olmaması ve her geçen gün yüce hikmetlerinin ortaya çıkması, bizlerin bu ibadete dört elle sarılmamız için yeterli sebepler değiller mi?

Kâinatın yaratılış gayesi Allah’ın büyüklüğünü tanımak, Ona ibadet etmektir şüphesiz. O Rabb-i Rahîm’e en yüksek ibadet tarzı olan ve bütün mahlûkatın Yaratıcılarına ettikleri ibadetin özeti sayılan Namaz ibadetinden daha ehemmiyetli bir davranış tarzı, bir hareket şekli olabilir mi insanoğlu için?

Büyük bir ruh sükûnetiyle Kâ’be-i Muazzamaya yönelmekten daha fazla insanı dünyanın karmakarışık haletlerinden uzaklaştıran bir durum olabilir mi? Hâlık-ı Kerimin huzurunda olmanın tarif edilemez huzuru içinde olmaktan daha fazla insana mutluluk veren başka bir duruş sergilenebilir mi?

Dünyanın var olan geçici değerlerini bir tarafa bırakmaktan daha ziyade insana dünyanın gerçek değerini hatırlatan başka bir düşünce tarzı olabilir mi? Kendini unutup Rabbini hatırlamaktan, Ona teslim olmaktan, Ona kulluk etmenin yüksek ruh hâletine kendini bırakmaktan daha fazla insanı yücelten başka bir hâlete girebilme imkânı bulunabilir mi insanoğlu için?

Allah’ın yüce Habibinin (asm) bu dünyada doyamadığını buyurduğu o yüce ibadet tarzından daha fazla insana yakışabilecek başka bir ibadet tarzı bulunabilir mi? Mübarek ayakları şişinceye kadar namaz ibadetiyle İlâhî huzurdan ayrılmayan O yüce Resûl (asm), bu yüce ibadet için “Dinin Direği” tarifini ifade buyurmakla büyük bir gerçeğe parmak bastığı açık değil mi?

İnanıyorum ki biz inananların değeri, kıldığı namaz nisbetindedir. Namazlarımız ne kadar huzur ve huşû içinde kılınırsa o nisbette Rabbimize yaklaşır, onun sevgili bir kulu oluruz. Namazlarımızın kalitesi nisbetinde insanlık cevherimiz parlamaktadır.

Namaz kılmayan bir insanın, gönül rahatlığıyla “insanım” diyebileceğinden emin olabilir miyiz dersiniz? İman insanı insan ettiği gibi, namaz da imanı gerçek iman yapar. Namazsız bir iman tarzının maksadına ulaşması çok zor olacaktır. Namaz insanlığı tamamlayan önemli bir unsurdur. Namaz insanlığın gerçek değerini ortaya çıkaran bir cilâ, insanı dünyanın olumsuzluklarından koruyan büyük bir zırhtır.

İman-Küfür mücadelesi çerçevesinde elbette namaz kılmayan, namazı gereksiz gören, başkalarının namaz kılmasından rahatsız olanlar var olacaktır. Bu büyük kayıp içinde olan insanların kuru gürültülerinden kurtulmanın en önemli çaresi namaz ibadeti ile huzur-u İlâhî’de huzur bulmaktır.

Günde beş vakit namaza çağrı olan ezanların semalarımızda yankılanan seslerinin bizleri gafletten kurtarmaya çalışması, minarelerin narin bir görüntü ile manzaralara renk katması, her an hatırımızda tutmamız ve ifasında ihmalkârlık göstermememiz gereken namaz ibadetini bize hatırlatmaktadır. Hiçbir beşerî güç bu manzarayı, bu manevî havayı ortadan kaldırma gücüne şimdiye kadar sahip olamamış ve bundan sonra da sahip olamayacaktır.

25.06.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.06.2007) - Zıtlıkların dili

  (18.06.2007) - İnancımızda sebat edelim

  (12.06.2007) - Makamların tehlikeli yönleri

  (11.06.2007) - Siyasî tahammülsüzlük

  (05.06.2007) - Mezarda biten arkadaşlıklar

  (04.06.2007) - Korkuların esiri olmak

  (29.05.2007) - Kendimize geldiğimiz anlar

  (28.05.2007) - Duruşumuz nasıl?

  (22.05.2007) - İslâmın şefkatli sinesi

  (21.05.2007) - Bîtaraf olamayız

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004