Lâfa hızlı girmek, bu yazının gönderildiği Güneydoğu’nun sıcak mevsiminde, Anadolu kokan toprak bereketinde düşüncelerimizi hemencecik paylaşmayı tahrik ediyor. Kendini tepkiye hazırlamış ve okuyucu kitlemizi de etkilemeye çalışan dostlarımızın da demokrat olmasını cânı gönülden isteyerek konuşuyoruz insanlarla.
Dostların demokratlığı ve demokrat olmak isteyenler, hatta “Biz daha iyi demokratız” deyip, taze hafızaları ile yarış pistine girer gibi sayısal çoğunluğun kibrine girenlere bir şeyler söylemek, onlara hazımkâr demokrasi önermek de bizim görevimiz.
Basit bir pratiği, bu yazıyı okuma sabrı gösterip, akabinde düşüncelerimize saygı duyacakları bir üslûp ve iletişimle görüşlerini olumlu ya da farklı beyan etmeleridir.
Çünkü biz demokratız. Elbette ki başkası da demokrat olabilir. Böyle bir neticeden de mutlu oluruz. Bizi anlayanlar çoğaldı diye. O zaman demokrasi yolumuzda sebat etmemiz gerek. Baharımızı yaşamadığımız hiçbir ahvâl, beşerî hata ve beklenmeyen kazalar ile başarısızlıklar, bizi ilkeli olmaktan, fikir şahsiyetimizle yaşamaktan ve inandığımız temel prensipleri hürriyet ruhuyla yaşamaktan alıkoyamaz.
Başkası adına düşünmek bizim görevimiz değil. Benzer şekilde, başkasının düşüncelerinin gölgesinde kalmak da şahsiyet fukaralığı ve inanmışlık zafiyetinden başka bir şey değildir.
Biz demokratız. Barajla, garajla işimiz yok. İlkelerimiz doğruysa devam. Ölçülerimiz esastan belliyse, yola revan olacağız.
Kimseyi itham etmiyoruz. Ancak kimse de öğreticimiz değildir. Başöğretmenimiz hiç değil. Risâlenin yüz yıllık ruhu, dinî hayatı günlük siyasetin ve menfaatin dışında tutacak yüksek bir ruhu veriyorsa, her mütedeyyinin kitlesel hareketlerine ve metot yanlışlığına aynı şekilde onaylamamayı, farklı durmayı ve tezimizin temel yaklaşımı ile risâle perspektifinin kuşatıcı idrakiyle bakmamızı öneriyor.
Biz hürriyetçiyiz. Bunu, en son kendimiz için istiyoruz. Bugüne kadarki mağduriyetlerimiz, dünyaca imkânsızlığımız bunun delili değil mi? Peki neden, birileri yemlerken, gemlerken, demlerken ve işleri tıkırında bizi küçümserken, siyasî tercih farkımız ve iradeli duruşumuz, düz mantığın güncel pratikleri ile polemik yapılıyor?
Bence, evli evine köylü köyüne. Herkes dününü bilmeli. Rotasını ve siyasî akidesini, geçmişin köklü ölçüleri ile tartmalı.
Biz kazanacak olana göre değil, inandığımıza göre düşünürüz. Sonuç almak, ilkeli insanın son sıralamada doğruları ile örtüşüyorsa dikkate alacağı bir aşamadır.
Siyasetçi sonuç düşünür, dâvâ adamı inanmışlık. Dostlarımızla, her zaman kendi şartları içinde beraberliği korumanın vefası ve hatadan dönmenin sefası olarak, bu günden yarına nisbî bir cefaya da razı olmaya ne dersiniz?
Her dost, her zaman doğru yapmayabilir. Her doğru da her zaman bizimle örtüşmeyebilir. Ancak genel prensipler, kalıcı beraberlikler, fikrî akımların ve düşünen insanların ve kitlelerin değişmez hayat çizgileridir.
Bir inadın içine düşmeden, başkasının inadına da kurban gitmeden demokratız, demokrat olmaya devam edeceğiz.
Türkiye’nin hâlâ bir merkez boşluğu, bir sağduyu ihtiyacı var. Mevcut iktidar çırpınıyor, ancak müktesebât ve birikimleri ve kavrayış farkı yetmiyor. Bunu son derece dostane bir psikoloji ile söylemekteyim.
Eleştiri hakkımız bâkî. Ancak biz, tercihimizin kalıcılığı ve fikrimizin derinliği ile siyasî görüşümüzü pozitif bir ilkelilik ve güvenle söylemeyi tercih ediyoruz.
11.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|