Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Allah korkusu olursa



Allah Resûlü (asm), Muaz bin Cebel’i Yemen’e vali olarak gönderirken şu öğüdü vermişti:

“Bana en yakın olanlar, nerede ve nasıl olurlarsa olsunlar, Allah’a hakkıyla kullukta bulunanlardır.” (Müsned; Mecmaü’z-Zevâid, 7:22)

Allah’a kul olmanın ne kadar kârlı bir ticaret, şerefli bir rütbe olduğu düşünülürse, mükâfatı olarak da Allah Resûlüne (asm) en yakın kimselerden olmak kadar tabiî bir şey düşünülemez. Âyetin dikkat çektiği gibi (Tevbe Sûresi: 111), nefis ve malını Allah’a satmak, Onun adına kullanmak, hakkıyla kul olmak Cennet gibi bir kazanç ve orada Resûlullaha (asm) komşu olma gibi bir mutluluğu getirir.

“Ben kul oldum, ben kul oldum. Her köle âzâd olduğu zaman sevinir, ben ise Sana kul olduğum zaman sevinirim” diyen Mevlânâ, Allah’a kul olmanın haz ve mutluluğunu yaşayanlardandı.

Kulluk mertebesi o kadar yüce bir mertebedir ki, Allah Resûlü (asm) bile kendisine “Allah’ın kulu” olarak bakıldığında hoşnut olurdu.

Allah dostlarında bu şuur, bu anlayış hep doruk noktadaydı. Rablerinin dergâhında acz, fakr ve zaaflarını hissedip kulluk şuuruyla el pençe durduklarında en büyük hazzı duyarlardı. Bütün emelleri bu duyguyu son ana kadar canlı tutmak, onun heyecan, aşk ve şevkiyle kendilerinden geçmekti.

“Allah’a abd (kul) ve asker olmak öyle lezzetli bir şereftir ki, tarif edilmez. Vazife ise, yalnız bir asker gibi, Allah namına işlemeli, başlamalı. Ve Allah hesabına vermeli ve almalı. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı. Kusur etse istiğfar etmeli. ‘Ya Rab, kusurumuzu affet. Bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emîn kıl. Âmin!’ demeli ve O’na yalvarmalı” diye Sözler’de (6. Söz) Allah’a kul ve asker olma bahsini nefis cümlelerle bitiren Bediüzzaman Hazretleri de, kulluğun hazzına hakkıyla nasıl varılacağını böylece anlatmış oluyor.

Gerçekten ne büyük şeref ve rütbe Allah’a hakkıyla kul olmak!

11.07.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.07.2007) - Unutulmaması gereken

  (09.07.2007) - En büyük sevinç

  (08.07.2007) - Sevginin böylesi

  (07.07.2007) - Daha üstünü düşünülemeyen bir nimet

  (06.07.2007) - Azrail'i karşılamak

  (05.07.2007) - Îmanla ölmek için

  (04.07.2007) - Büyüklerin son anları

  (03.07.2007) - Kabre iman ve ümitle girme

  (02.07.2007) - Dünyaya geri dönmek

  (01.07.2007) - Kabirdeki mutluluk veya mutsuzluk

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004