Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Kısa... Kısa...



Selman Bey:

*“Şeytan cin midir, melek midir?”

Şeytan cinlerdendir. Karşısına insan gibi bir halife-i ruy-i zemin çıkıncaya kadar ibadet hususunda kusuru bulunmadığı rivayet edilen şeytan, âyetlerde Hazret-i Âdem’e (as) secde emrinde kibirlenerek secde etmediği için Allah’ın rahmetinden kovulduğu belirtilir. İşte bir âyet:

“İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne fena bir değişmedir!”1

***

Mehmet Kef:

*“Kabir hayatında azap olup olmadığını Kur’ân âyetleriyle destekleyerek yazabilir misiniz?”

1- Dünyadaki takdirler ve taksimler, nasipler ve kısmetler, belâlar ve musibetler nasıl bizi yaptıklarımızla rehin alıyorsa, nasıl bir adalet-i İlâhiye gereği tecellî ediyorsa, nasıl başımıza ne gelse Yüce Yaratıcımızın uygulamaları ve icraatları olarak hiçbirisinde zulüm ve haksızlık söz konusu olmuyorsa, kabir hayatında da, berzah hayatında da zulüm ve haksızlık yoktur, adaletsizlik ve hukuksuzluk söz konusu değildir. Eğer kabirde azap varsa, bu hiç şüphesiz Allah’ın Adl, Hâkim ve Hak isimlerinin tecellisi ile olur ve hiç kimseye zulüm yapılmaz! Kur’ân’ın kabir hayatını uykuya benzetmesi kabir azabının olmadığını göstermez. Dünya uykusunda bile bir rüya faslı var, biliyorsunuz.

2- Kabir azabıyla ilgili bilgilerin kaynağı genelde hadis-i şerifler olmakla beraber, bu meseleyi Kur’ân’ın gündemine almadığını söylemek doğru değildir. İşte âyetler:

* “Onları siz değil; ancak Biz biliriz! Kendilerine iki defa azab edeceğiz. Onlar sonra da büyük bir azaba uğratılırlar”2 âyetinde geçen iki azaptan birisi dünya azabı ise, diğeri İmam-ı Azam’a göre kabir azabıdır.

* “O gün ne tuzakları onlara bir fayda verir, ne de bir yardım görürler! O zalimler için şüphesiz bundan başka da azap vardır; fakat onların çoğu bilmezler”3 âyetindeki “başka azab” da İmam-ı Azam’a göre kabir azabına işaret etmektedir.4

3- Kabir azabının hak olduğunu açıkça bildiren hadisler de vardır:

* Hazret-i Âişe (ra) Resûlullah Efendimize (asm) kabir azabının olup olmadığından sormuştu. Peygamber Efendimiz (asm): “Evet kabir azabı vardır ve haktır!” buyurdu. Hazret-i Âişe (ra) der ki: “Bu sorumdan sonra onun (asm), kabir azabından Allah’a sığınmadan namaz kıldığını görmedim!”5

* Abdullah İbn-i Ömer (ra) rivayet etmiştir. Bedir savaşından sonra müşriklerin yerde serili bulunan cesetlerine karşı Peygamber Efendimiz (asm):

“Nasıl? Rabb’inizin vaad ettiği azab ve cezayı buldunuz mu?” diye hitap buyurdu. Hazret-i Ömer (ra) sordu:

“Ya Resûlallah! Bu duygusuz cifelere mi hitap ediyorsunuz?” deyince Allah Resûlü (asm):

“Evet! Siz bunlardan fazla işitir değilsiniz! Fakat bunlar cevap veremezler!” buyurdu.6

4- Âyet ve hadislerde zemin bulan “kabir azabı”nın hak oluşu ile ilgili bilgiler, hiç şüphesiz âyet ve hadislerin muasır bir aynası ve tefsiri sadedindeki Risâle-i Nur’da da mevcuttur. Bedîüzzaman Hazretleri, kabrin ehl-i dalâlet ve tuğyan için vahşet ve unutulmuşluk içinde zindan gibi sıkıntılı ve bir ejderha karnı gibi dar bir mezara açılan bir kapı olduğunu kaydeder.7 Yine Üstad Bedîüzzaman, genelde gençlikte yaşanan gayr-i meşrû hayatın kabir azabı ile neticelendiğini bildirir.8

Duâ

Ey işiten ve işittiren! Ey bilen ve bildiren! Ey veren ve verdiren! Ey seven ve sevdiren! Ey merhamet eden ve merhamet ettiren! Ey affeden ve affettiren! Ey sözlerin, seslerin, kelimelerin, kulakların Hâlıkı! Ey kalplerin en gizli niyazını, özünü, sözünü, sesini, duâsını, dileğini işiten! Ey Semî-i Alîm! Bize hakkı işitmeyi nasip et! Bize hakkı bilmeyi ve bildiğimizi yaşamayı müyesser kıl! Elimizden, dilimizden, ayağımızdan, gözümüzden, kulağımızdan ve sâir azalarımızdan sadır olan günahları bağışla! Bizi hakikati işiten kul eyle! Âmin!

Dipnotlar:

1- Kehf Sûresi: 50. 2- Tevbe Sûresi, 9/101. 3- Tûr Sûresi, 52/47. 4- Fıkhu’l-Ebsat, s. 55. 5- Nesâî, Sehiv, 64. 6- Buhârî, 4/673. 7- Sözler, s. 42. 8- Asâ-yı Mûsâ, s. 17; Kastamonu Lâhikası, s. 119.

11.07.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.07.2007) - Allah namına almak ve vermek

  (09.07.2007) - Evlilik kader midir?

  (08.07.2007) - Duânın gücü

  (07.07.2007) - Kısa kısa

  (05.07.2007) - Hadis nakli üzerine

  (04.07.2007) - Muhtelif meseleler

  (03.07.2007) - İhlâs ve uhuvvet

  (02.07.2007) - Kısa... Kısa...

  (01.07.2007) - Niyet, sevabı günaha ve günahı sevaba nasıl çevirir?

  (29.06.2007) - Kölelik ve İslâmiyet

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004